Page 151 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 151

MU’CİZAT-I  AHMEDİYYE                                                                                  153


           olmakla  beraber,  kuvvetli  bir  tarîk  olan  Ebu  Hüreyre  ihbarında  diyor  ki:
           Çoban  kurda  demiş:  "Ben  gideceğim;  fakat  kim  benim  keçilerime
           bakacak?"  Zi'b  demiş:  "Ben  bakacağım."  Çoban  ise,  çobanlığı  kurda
           devredib  gelmiş.  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ı  görmüş,  Îman
           etmiş, dönüp gitmiş. Zi'bi çoban bulmuş. Zayiat yok. Bir keçi ona kesmiş,
           çünki  ona  üstadlık  etmiş.  Bir  tarîkte:  rüesa-yı  kureyş'ten  Ebu  Süfyan  ile
           Safvan  bir  kurdu  gördüler,  bir  ceylanı  takib  edib  Harem-i  Şerif'e  girdi.
           Kurd  dönmüş,  sonra  taaccüb  etmişler.  Kurd  konuşmuş,  Risalet-i
           Ahmediyeyi  haber  vermiş.  Ebu  Süfyan,  Safvan'a  demiş  ki:  "Bu  kıssayı
           kimseye  söylemeyelim,  korkarım  Mekke  boşalıp  onlara  iltihak  ede-
           cekler." Elhasıl, kurt kıssası kat'î ve manevî mütevatir gibi kanaat verir.

                  Üçüncü  Hâdise:  Beş-altı  tarîkle  mühim  Sahabelerden  nakledilen
           cemel  hâdisesidir  ki:  Ezcümle:  Ebu  Hüreyre  ve  Sa'lebe  İbn-i  Mâlik  ve
           Câbir İbn-i Abdullah ve Abdullah İbn-i Cafer ve Abdullah İbn-i Ebî Evfa
           gibi  müteaddid  tarîkler  ve  o  tarîklerin  başındaki  Sahabeler  müttefikan
           haber veriyorlar ki: Deve gelmiş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a
           tahiyye-i  ikram  nev'inden  secde  edib  konuşmuş.  Ve  birkaç  tarîkte  haber
           veriliyor  ki:  O  deve  bir  bağda  kızmış,  vahşi  olmuş;  yanına  kimseyi
           sokmuyor, hücum ediyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm girdi;
           deve geldi, ikramen secde etti, yanında ıhdı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü
           Vesselâm yular taktı. Deve, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a dedi:
           "Beni çok meşakkatli şeylerde çalıştırdılar, şimdi de beni kesmek istiyorlar.
           Onun için kızdım." Deve sahibine söyledi: "Böyle midir?" "Evet" dediler.

                  Hem  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ın  Adbâ  ismindeki
           Devesi, vefat-ı Nebevîden sonra kederinden ne yedi, ne içti, tâ öldü. Hem
           O  Deve,  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  ile  mühim  bir  kıssayı
           konuştuğunu,  Ebu  İshak-ı  İsferanî  gibi  bazı  mühim  İmamlar  haber
           vermişler. Hem Nakl-i Sahih ile; Câbir İbn-i Abdullah'ın bir seferde devesi
           çok  yorulmuştu,  daha  yürüyemiyordu.  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü
           Vesselâm  o  deveye  ufak  bir  dürtmek  ile  dürttü.  O  deve,  o  İltifat-ı
           Ahmedîden  o  kadar  bir  çeviklik,  bir  sevinçlik  peyda  etti  ki;  daha
           sür'atinden  dizgini  zabtedilmiyor,  yolda  yetişilmiyordu.  Hazret-i  Câbir
           haber veriyor.

                  Dördüncü  Hâdise:  Başta  İmam-ı  Buharî,  Eimme-i  Hadîs  haber
           veriyorlar ki: Bir defa gecede, Medine-i Münevvere'nin haricinde, düşman
           hücum ediyor gibi mühim bir hâdise işaa edildi. Sonra cesur atlılar çıktılar,
           gittiler.  Yolda  görüyorlar,  bir  zât  geliyor.  Baktılar,  Resul-i  Ekrem
           Aleyhissalâtü  Vesselâm'dır.   Ferman    etmiş:   "Birşey   yoktur."   Meşhur
   146   147   148   149   150   151   152   153   154   155   156