Page 170 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 170

MEKTUBAT'IN ÜÇÜNCÜ KISMI

                 (Husrev'in bir fıkrasıdır)

                 Sevgili Üstadım!

                 "Mirkat-üs Sünne ve Tiryak-ı Maraz-ıl Bid'a" ismine hakikaten
          elyak olan Otuzbirinci Mektub'un Onbirinci Lem'asını Kardeşlerimle ve
          dostlarımla defaatle okudum. Gayet azîm bir Tebşirat-ı Peygamberî ile
          başlayan bu Risalenin, onbir nüktesinden herbir nüktesi başka bir hüsün
          ve  başka  bir  letafette  yazılmakla  beraber;  İttiba'-ı  Sünnetin  maddî  ve
          manevî Fevaidi ta'dad edilirken, Akla açılan kapılardan içeriye giriyor.
          Her  kapının  içerisinde  bulunan  kapılar  ve  pencerelerden  bakarak,
          gördüğü  Hakikatler  karşısında  hayran  oluyor.  Gösterdiği  deliller  ile
          mu'terizlerin  itirazlarına  mükemmel  ve  muntazam  cevablar  vermekle
          mukabele ediyor. Ehl-i şevke, "Benim gösterdiğim kapılardan girseniz,
          müşkilâtsız  ebedî  bir  Saadete  kavuşmuş  olacaksınız"  diyerek  İttiba-ı
          Sünneti, her bir Müslümana, hayatında Düstur ittihaz etmesini tavsiye
          ediyor.  Talebelerine,  anlayabilecekleri  bir  tarzda  Emr-i  Azîm  olan
          Dersini takrir ederken,  "Ben zahirde 15-16 sahifeden ibaret  küçük bir
          Risaleyim.  Fakat  Hakikatte  neşrettiğim  Nurla  çok  büyük  denizleri
          geçecek  bir  azamette  ve  çok  büyük  yıldızların  Nurlarını  setredecek
          kudretteyim.  Bahtiyar  ol  kimsedir  ki,  beni  hâfızasında  nakşederek,
          benimle âmil olur diyerek belig ve çok yüksek ve nihayet derecede latif
          sözleriyle bizleri irşad ediyor.
          --------------------------------------------------------------------------------------------------------
          Sonra bir daha gördüm ki: Üstadım siz, Bekir Bey ve Husrev bir Paytona binmişsiniz,
          hükûmetten eve geliyordunuz." dedi. O sabahın akşamı, hükûmet dairesinde aynı hal
          vuku  bulmuş,  Paytonda  aynı  adamlar  bulunup  Selâmetle  eve  dönülmüştür.  İsticvab
          makamında söylenen sözler tam yerinde olduğu için, nutuk suretinde ona görünmüş.
          Hem Hâfız Ali -aynı gecede- bana olan hücumu ve sû'-i kasdı kendine karşı görmüş.
          Sabahleyin başındaki kasketinin siperliğini dikmiş, tâ hücumdan kurtulsun.

                 Elhasıl:  Risale-i  Nur'un  Şakirdlerinin  Şahs-ı  Manevîsi  kerametkârane  bir
          hassasiyet gösteriyor ki; Hâfız Ali ulvî Sadakatıyla, birinci Süleyman selim Kalbiyle,
          ikinci  Süleyman  Rüşdü  müstakim  Aklıyla,  Küçük  Lütfi  latif  Nuruyla  Üstadlarının
          imdadına manen koşmuşlar, sıkıntısına iştirak ile tahfifine çalışmışlar.

                                                                           Said
   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175