Page 184 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 184

186                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN


                                                                      ِ
                                                  ۪
          yoktu.  Birden  Kardeşimin  ağzından  يح َّ    لا   ر    ِنمحرلا   ِ   للّٰا   ِم      ب  işittim.
                                              م
                                                                ه
                                                        ٰ ْ َّ
                                                                     ْ
                                     ِ
                                         ِ
                                                          للّٰ دمحْلَا   dedim.
          Kapı  açıldı.     نمحرلا  ِ    يا   ة      ده و     نامي      ْ لاا  ِ ۪    رون لع   ٰ  ِ ِ ه ُ ْ َ
                          ٰ ْ َّ
                                   َ َ
                                                      َ
                                       َ
                                           َ
                                                   ُ
          Gördüm  ki;  büyük  sarayın  müştemilâtı  ve  tezyinatı,  o  küçük  sarayda
          dercedilmiş. Âdeta çarklardan mürekkeb bir saat ve çok ipleri hâvi bir
          nessacdır. Dikkat ettim, o saati kuran ve işleteni ve o ipleri gûna-gûna
          boyayıp dokuyanı, gündüzü gündüz eden güneş olduğu gibi,  pek parlak
                                                          ِ
          bir  surette  izah  buyurulunca  gördüm.  Tekrar    د   م   حْلَا   dedim  ve şu
                                                        للّٰ


                                                              َ ْ ُ ه
          Âlem-i Kübranın fihristesini ve nümunesini elime alınca artık pervasız
          seyahata çıktım.

                 Muhterem  Üstadım!  Şu  söz  öyle  bir  Hakikatı  Ders  veriyor  ki,
          daha insana  yabancı  ve bilinmesi mümkün olmayan bir şey  kalmıyor.
          Her gördüğü munis bir arkadaş oluyor ve susuz vâdiler ve geniş sahralar
          ve koca  küre-i arz  bir  bahçe hükmünde Hâlık-ı Rahîm tarafından ihzar
                                                     ِ
                                  ۪
          edilmiş  ve Tılsımı da ميحرلا     ِنمحرلا   ِ   للّٰا  ِمب olduğu ve Tılsımı bulun-
                                                ه
                                   َّ
                                         ٰ ْ َّ
                                                    ْ
          mazsa ve alınmazsa, o bahçede  yaşamak mümkün olmadığı ve yaşasa
          da her tarafta yabancı olarak ve her hatvesinde istiskal edilerek, hayat
          değil, belki camid olarak bulunacağını izah buyuruyorsunuz. Hele bizi
          her  zaman,  günde  kırk defa havsalamız almayarak "ah!" ile geri dönen
                                            ۪
                                         ي
          Mi'rac-ı Mü'min  olan  Namazda   عت َ نَ  ِ    و     يا ا   َ ك    َ َّ   دبعن       َّ َكا  ِ   ا   ي   Sırrı öyle bir

                                             َ ُ
                                                        ُ ُ ْ َ
                                              ْ
          düğme  olarak  gösteriliyor  ki;  her  Mü'min  kendi  vücud  Âleminde  bir
          elektrik fabrikası görüyor. Ve düğmesini açınca bütün dünyayı ziya ile
          gösteriyor.

                 Sevgili  Üstadım!  Cenab-ı  Hak  bu  kıymetli  Eserleri  Kıyamete
          kadar  Mü'min  kullarına  yetiştirsin,  Duasıyla  hatm-i  kelâm  eylerim
          Efendim.

                                                             Kusurlu Talebeniz
                                                                   Hâfız Ali

                                          * * *
   179   180   181   182   183   184   185   186   187   188   189