Page 186 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 186

188                                                                            YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

          ziyası  gibi,  ardı  arası  kesilmeyen  Nurlarıyla  bizi  nurlandıran,  hiçbir
          ferdi  şübehatta  boğmamak  esası  üzerine  yürüyen,  kendisine  has
          Belâgatıyla  Ukûlü  teshir  edecek  bir  kabiliyetle  söyleyen,  samiaları  ve
          basıraları kendisine müteveccih kılan, o azametli Külliyat-ı Nurdan bir
          Nur daha aldım.

                 Bu  Nur,  o  güzel  İslâm  Nişanı ve o büyük Rahmet Hazinesinin
                                            ِ
                         ۪
                       ي
          keşşafı olan    ح   رلا     ِنمح   رل ا  ِ   للّٰ ا ِمب  in,  binler  Esrarından  otuz  Sırra
                      م
                                       ه
                          َّ
                                  َّ ٰ ْ
                                           ْ
          mukabil, altı Sırla Nurlu Şualarını ezhanımıza nakşetmiş ve Rahmetin
          binbir  Esma-i  İlahiyeden  gelen  Şualarıyla,  insana  had  ve  hesaba
          gelmeyen Niam-ı Sübhaniyenin, meded elleriyle yardıma gönderildiğini
          öğretmekle, bizi sonsuz bir Derya-yı Feyze gark etmiştir.

                 Bu  Kudsî  Mübarek  Kelimenin  her  Sure  başında  zikriyle,
          ehemmiyet  ve  azameti  ve  her  hayırlı  işlerde  tekrarıyla  mübarek  bir
          Şefaatçı olması, ferşte gezen insana, Arşa çıkacak kamet giydirmesi ve
          acz-i  mutlakta  çırpınan  insanı,  Kadîr-i  Mutlak'a  rabtetmekle,  insanın
          kıymet ve İzzeti gösterildikten sonra,
                   ِ
                                               ِ
             ِ
           ن
              محرلا ةرو   ص  ٰلع نا ْ نَ ِ   لاْا  ق   َلخ    للّٰا    نا     Hadîs - i  Şerifiyle   Mün'im - i
            ٰ ْ َّ
                                         َ
                                             َّ ه َ َ
                    َ
                           َ َ َ
                      ُ
          Hakikî'nin  binbir  Esma-i  Hüsnasının  Cilvelerinin  Şualarından  tezahür
          eden  Rahmetiyle  perverde  edilmek  suretiyle  de,  Rahmetin  bir  Cilve-i
          Etemmi olduğu izah buyurulmuştur.


                 Sevgili  Üstadım!  Ruh-u  İnsanın  nazarını  Akıl  ve  Kalbini  ve
                               ِ
          muhayyilesini   للّٰا  ِمب  ile  Kâinat  sîmasına,   م ِن  َّ ْ ٰ  لَا   ر   ح    ile  arz  sîmasına,

                         ه
                              ْ
             ۪
          مي   ح َّ    َا   رل   ile  ebna-yı cinsinin  sîma-yı manevîsine   dağıtıyor.  Oralardaki
          Rahmet-i Vasia-i Külliyenin Azametini, Letafetini gösteriyor.

                 Aziz  Üstadım!  Nazarım  nereye  ilişse,  Aklım  herhangi  bir  hali
          muhakeme  etse,  muhayyilem  ne  ile  meşgul  olsa,  samiam  ne  duysa,
          Kalbim nereye
   181   182   183   184   185   186   187   188   189   190   191