Page 307 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 307

BARLA  LÂHİKASI                                                                                                 309

                  Evet şu dünyaya, şu zamana çöken zulmet ve gaflet perdelerini
           Sözleriniz yırtıyorlar, parçalayıp o zulmeti ve gafleti dağıtıyorlar. Hangi
           Akıl  var  ki,  Hakikat  perdesini  görüp  de,  o  Hakikat  perdesinde  Nur-u
           Hakikat  parlarken,  onlara  gözünü  yumup, zulmet perdesine atılmış ol-

                         ا

                       للّٰ
           sun. Ben de      ءآش  ْ َ  ِ   ا   ن    zulmete atılmam. Artık güçlükle bahtiyar olup da
                          َ ه
                      ُ
           tekrar bedbaht olamam.

                  Üstadım, ben sair Kardeşlerim gibi sizden bizzât Ders almaktan
           mahrumum.  Fakat  haftada  veya  bir  ayda,  âlî  Sözlerinizden  gıyabî  bir
           Ders  alıyorum  tasavvuru  ile  dinliyorum.  Güya  bizzât  Sizden  Ders
           alıyorum. Bütün gün Ehl-i İslâmın Selâmetini ve şu halimin zulmetten
           Nura  dönmesini,  siz  başta  ve  önde,  biz  arkada  Cenab-ı  Hakk'a
           yalvaralım.  Cenab-ı  Mevlâm  hayırlısıyla  ihsan  buyursun.  Fazla
           söylemeye  lisanım,  aczim,  kusurum  bırakmıyor.  Kusurumuzu  Üstadı-
           mıza itiraf ediyorum.
                  ُ   للّٰا  ءا  ْ َ  ِ   ا   ن     ٓش    Risalelerin  tesiri  ile bir gün olur da, müstakim Lütfü
                     َ ه
           Efendi gibi Ehl-i Takva Kardeşlerimiz misillü biz dahi gayr-ı ihtiyarî ve
           istemeyerek  işlediğimiz  ahvalden  Sözlerinizin  İrşadı  ile  kurtuluruz.
           Zekâi  Kardeşimizden  Onyedinci  Söz,  Onsekizinci  Mektub,  Yirminci
           Mektub ve Otuzüç Pencereli Nurlarla parlayan kıymetli Risaleleri aldık.
           Mütalaa ediyoruz. Hakikî Üstadımız olan Hazret-i Kur´ân elimizdedir.

                                                                M ü z e y y e n e
                                           * * *

                  (Müzeyyene'nin diğer bir fıkrası)

                  Üstadım!

                  Kıymetdar  Risalelerinizi  okuyan,  elbette  kilitli  sandık  içinde
           münevver  kalan  sönük  Kalbleri,  gümüşten  yapılmış  altun  ile
           yaldızlanmış birer anahtar hükmündeki Risalelerle açtığına ve Kalbinin
           kurtulmasına  ve  parlamasına  binaen  kemal-i  memnuniyetle  Cenab-ı
           Mevlâ'ya  şükürler  ve  Risalelerin  İntişarına  çalışanlara  teşekkürler
           etmemek kabil değildir. Ah vefasız dünyanın telaşesi ve elemi ve kederi
           beni  Nurlara  Hizmetten  alıkoyuyor.  Hakkıyla  çalışamadığımdan  ve
           Kardeşlerim gibi Nurlara Hizmet edemediğimden Kalbim öyle muazzeb
           oluyor  ki,  tarif  edemem.  Bugünlerde  dediler  ki,  "Afv  varmış,  Üstad
           İstanbul'a   gidiyormuş"   demeleri   ile   bir   cihette    memnun    oldum
           ki,    Üstadım    esaretten    kurtuldu.    Ve    bir    cihette   zannettim   ki
   302   303   304   305   306   307   308   309   310   311   312