Page 131 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 131

İ’CAZ-I KUR’AN                                                                                                   133

           bâis olmuştur ki; "Bu beşerin kelâmıdır, parça parça yapılışı kolaydır,
           biz  de  yapabiliriz."  diye  şübheye düştüler. Kur'an-ı Kerim de onların

                                           ِ
           kolay   zannettikleri   yolu,     ۪ةروبِ      tabiriyle  ihtar   ve  "Haydi   mislini
                                       َ ُ
           getiriniz de, sizin kolay zannettiğiniz parça parça şeklinde olsun" diye,
           onları  kolay  addettikleri  yolda  boğmuştur.  Ve  keza  Zemahşerî'nin
           beyanı vechiyle, Kur'an-ı Kerim'in Surelere taksim edilmiş bir şekilde
           nâzil olmasında çok faideler vardır. Evet çok garib letaifi hâvi olduğu
           için, şu üslûb-u garib ihtiyar edilmiştir.

                    ِ ِ
                         ِ
                  ۪ هلثم ۪۪نم  deki zamir ya Kur'ana raci'dir, yani "Kur'anın mislini
                    ْ
                       ْ
           getiriniz" veya Hazret-i Muhammed'e (A.S.M.) aiddir. Yani bir Sureyi
           O Zâtın (A.S.M.) misli olan Ümmi bir şahıstan getiriniz. Lâkin birinci
                                                       ِ
                                           ِ
           ihtimale  göre  ibarenin  hakkı  ۪هنم ۪ةروس ِ۪لث ۪ م  iken,  iktizanın  hilafına
                                                     ْ
                                         ُ ْ
                                               َ
                                                 ُ
                  ِ
             ِ ِ
                         ِ
           ۪ هلثم ۪۪ ۪نم ۪ةروبِ  denilmiştir.  Bunun  esbabı:  Çünkü  birinci  ihtimalde,
             ْ
                 ْ
                      َ ُ
           ikinci ihtimalin de mülâhazası ve riayeti lâzımdır. Zira yalnız Kur'anın
           mislini  getirmekle mes'ele bitmiş  olmuyor. Ancak Ümmi bir şahıstan
           getirilmesi lâzımdır ve muarazanın tamamiyetine şarttır. İşte bunun için
                  ِ ِ
                       ِ
           hem    ۪هلثم ۪نم     deki zamirin Kur'ana raci' olması lâzımdır, hem ibarenin
                  ْ
                      ْ
           tebdili  lâzımdır  ki,  her  iki  ihtimal  mer'î  olsun.  Ve  keza  muarazanın
           tamamiyeti,  yalnız  bir  Surenin  mislini  getirmekle  olmuyor.  Ancak
           Kur'anın tamamına misil olacak bir mecmu'dan, bir Kitabdan alınan bir
           Surenin  mislini  getirmek  şart  olduğuna  işarettir.  Ve  keza  Nüzulde
           Kur'anın  emsali  olan  Kütüb-ü  Semaviyeye  zihinleri  çevirir  ki,
           aralarında yapılacak müvazene ile Kur'anın Ulviyeti anlaşılsın.
                  اوعداو۪Bu tabirin "İstiane" veya "İstimdad" Kelimelerine cihet-i
                    ُ ْ َ
           tercihi,  "Davet"  Kelimesinin  kullanış  yerlerinden  anlaşıldığı  vechile;
           onları belalardan, zahmetlerden kurtarıp yardım edenler hazır bulunup,
           yalnız  çağırmaları  lâzımdır,  fazla  bir  zahmete  ihtiyaç  olmadığına
           işarettir.  "İstiane  ve  İstimdad"  Kelimeleri  ise  yardımcıların  hazır
           bulunduklarına delalet etmezler.
   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135   136