Page 326 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 326

Otuzuncu Lem'anın Beşinci Nüktesi






                  ى
              ى
                                                    ى
                     ى
                كل   ذ نا ا   تَ  وم  د   عب    ضر    ْا   َل    ى يحي     فيَك  ى  ٰ    ا   للّ      تم   حر  ى  َ  ى ا   ر   ا  ٰ لِ     ثٰا ا   ر      ُظنا   ف َ ْ ْ
               ٰ َ
             َ
                           ْ َ َ ْ َ َ
                                           َ ْ
                                                        ْ َ َ
                              َ ْ
                                       ْ ُ
                             ري  َ  ٍ      ء     ق   ۪ د  ْ    َ شَ   ىلُك   ٰ لع و   هو  ٰ تِ  ومْلا    ى يحمَل
                                     ّ
                                             ُ َ َ
                                          َ

                                                   ْ َ
                                                          ْ ُ

                                                                   ى
                                        ى
                              م
                                              َ ُ ُذ   ه

          Âyet-i Azîmenin ve    ون    َلو      ةنس  ُ    خ      ْات    َل مو  َ ُّ ُ  ا    ْل   ق   ي    ح   ْلا   وه َلا  َ  ا ى       َل       ا ٰل   ه        للَّا
                                                                           ُ ٰ
                                       َ َ
                               ْ َ
                                                         ُّ َ
                                                               َ ُ
          Âyet-i  Azîmin  birer  Nüktesi  ile,  İsm-i  A'zam  veyahud  İsm-i  A'zam'ın  iki
          Ziyasından bir Ziyası veya Altı Nurundan bir Nuru olan İSM-İ HAYY'ın bir
          Cilvesi, Şevval-i Şerif'te, Eskişehir Hapishanesi'nde, uzaktan uzağa Aklıma
          göründü. Vaktinde kaydedilmedi. Ve çabuk o Kudsî Kuşu avlayamadık. Te-
          baud  ettikten  sonra,  hiç  olmazsa  bazı  Remizlerle  o  Hakikat-ı  Ekberin  ve
          Nur-u A'zamın bazı Şuâlarını muhtasaran göstereceğiz.

                 B i r i n c i    R e m i z : İsm-i Hayy ve İsm-i Muhyî'nin bir Cilve-i
          A'zamından olan "Hayat nedir? Ve Mahiyeti ve Vazifesi nedir?" sualine
          karşı fihristevari cevab şudur ki:

                 H a y a t , şu Kâinatın en ehemmiyetli Gayesi.. hem en büyük
          Neticesi.. hem en parlak Nuru.. hem en latif Mayesi.. hem gayet süzül-
          müş bir Hülâsası.. hem en mükemmel Meyvesi.. hem en yüksek Kemali..
          hem en güzel Cemali.. hem en güzel Zîneti.. hem Sırr-ı Vahdeti.. hem
          Rabıta-i İttihadı.. hem Kemalâtının Menşei.. hem san'at ve mahiyetçe en
          hârika  bir  Zîruhu,  hem  en  küçük  bir  mahluku  bir  Kâinat  hükmüne
          getiren  Mu’cizekâr  bir  Hakikatı..  hem  güya Kâinatın  küçük  bir  zîha-
          yatta yerleşmesine vesile oluyor gibi; koca Kâinatın bir nevi fihristesini
          o zîhayatta göstermekle beraber, o zîhayatı ekser mevcudatla münase-
          betdar ve küçük bir Kâinat hükmüne getiren en Hârika bir Mu’cize-i
          Kudrettir.  Hem  en  büyük  bir  küll  kadar  -Hayat  ile-  küçük  bir  cüz'ü
          büyülten  ve  bir  ferdi  dahi  Küllî  gibi  bir  Âlem  hükmüne  getiren  ve
          Rububiyet cihetinde Kâinatı tecezzi ve iştiraki ve inkısamı kabul etmez
          bir küll ve bir Küllî hükmünde gösteren fevkalâde hârika bir San'at-ı
          İlahiyedir. Hem Kâinatın mahiyetleri
   321   322   323   324   325   326   327   328   329   330   331