Page 620 - Risale-i Nur - Sözler
P. 620
622 SÖZLER
ِ
ِ
ِ ِ
ِ
ِ
ٍنايبت حصفَا نم ِرهاَظمْلا كْلم سيَل رهاَّظلا َ لامجْلا نَا ِرهاوَّظلا ِرهْظَا نم ِمِزٰلامْلا
َّ
َ ْ ِ
َ
ْ ْ
َ َ
َ
َ ُ َ ْ َ
ْ
َ
ُ
َ
ِ
ِ
ِ
ِ
دَّدجمْلا ِ ناسحلاْل ِ ِ درجمْلا ِ لامجْلل ٍناهرب حضوَا نم
َ َ
َ ُ
َّ َ ُ
َ ْ
َ ْ ُ ِ َ ْ ْ
ِ
ِ ِ
...دودوْلا ِ قِابْلل دوجوْلا ِ ب ِ جاوْلل ِ
ُ ُ
َ
َ
ُ َ
Beşinci Hüccet: Malûmdur ki; üç dört muhtelif yoldan gelenler, aynı bir
hâdiseyi söyleseler, yakîni ifade eden tevatür derecesinde o hâdisenin kat'î
vukuuna delalet eder.
İşte meşrebce ve meslekçe ve istidadca ve asırca gayet muhtelif ayrı ayrı
bütün Muhakkikînin muhtelif tabakatından ve Evliyanın muhtelif Turuk-
larından ve Asfiyanın muhtelif Mesleklerinden ve Hükema-yı Hakikiyenin
muhtelif Mezheblerinden olan bütün Ehl-i Keşif ve Zevk ve Şuhud ve
Müşahede, Keşif ve Zevk ve Şuhud ile İttifak etmişler ki: Kâinat mezahi-
rinde ve mevcûdat âyinelerinde görülen Mehasin ve Kemâlât, bir tek Zât-ı
Vâcib-ül Vücud'un Tecelliyat-ı Kemalidir ve Cilve-i Cemâl-i Esmasıdır.
İşte bunların İcmaı, sarsılmaz bir Hüccet-i Katıadır.
Tahmin ederim ki: Şu remizde ehl-i dalâletin vekili, işitmemek için kula-
ğını kapayıp kaçmağa mecburdur. Zâten zulmetli kafaları, huffaş misillü, bu
Nurları görmeğe tahammül edemezler. Öyle ise bundan sonra onları, pek de
nazara almayacağız...
DÖRDÜNCÜ REMİZ: Bir şeyin lezzeti, hüsnü, cemâli, emsal ve
ezdadına bakmaktan ziyade, mazharlarına bakarlar. Meselâ: Kerem, güzel
ve hoş bir sıfattır. Kerim olan Zât, başka mükrimlere tefevvuk cihetiyle
aldığı lezzet-i nisbiyeden bin defa daha hoş bir lezzeti, ikram ettiği adamların
telezzüzleriyle, ferahlarıyla alır. Hem bir Şefkat ve Merhamet sahibi, Şefkat
ettiği mahlûkların istirahatleri derecesinde hakikî bir lezzet alır. Meselâ: Bir
vâlidenin evlâdının mes'udiyetlerinden ve istirahatlerinden, Şefkat vasıta-
sıyla aldığı lezzet, o derece kuvvetlidir ki; onların rahatı için Ruhunu feda
eder derecesine getirir. Hattâ o Şefkatin lezzeti, tavuğu civcivlerini himaye
etmek için arslana saldırtır.
İşte mâdem evsaf-ı âliyedeki hakikî Lezzet ve Hüsün ve Saadet ve Kemal,
akran ve ezdada bakmıyor. Belki mezahir ve müteallikatına bakıyor. Elbette
Hayy-ı Kayyum ve Hannan-ı Mennan ve Rahîm ve Rahman olan
Zât-ı Zülcemâl ve-l Kemal'in Rahmetindeki Cemâl ise, merhumlara