Page 461 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 461

EMİRDAĞ   HAYATI                                                                                                          463


           bir  veya  birkaç  defa  Üstadın  Dersinde,  İkazında  hazır  bulunmuştur.
           Emirdağı'nda iken, Ankara'ya Nur Hizmeti için gönderdiği bir Talebesi,
           Hâl-i Âleme bakarak, "Bu İnsanlar ne zaman Nur Hakikatlarını dinleye-
           cek, kalın zulmet perdeleri nasıl yırtılacak, mânevî karanlıklar nasıl izale
           olacak?"  diye  ümitsizliğe  düşer.  Sonra  bir  gün  Emirdağı'na  Üstadın
           yanına  döndüğü  zaman,  o  büyük  Üstad  der:  "Vazifemiz  Hizmettir.
           Muvaffak olmak, İnsanlara kabul ettirmek, Cenab-ı Hakkın Vazifesidir.
           Biz Vazifemizi yapmakla mükellefiz. Sen orada: Bu İnsanlar ne zaman
           Risale-i  Nur'u  dinleyecekler  diye  ümitsizliğe  düşme,  merak  etme!
           Kat'iyyen  bil  ki:  Mele-i  Âlânın  hadsiz  sâkinleri,  bugün  Risale-i  Nur'u
           alkışlıyorlar.  Onun  için,  hiç  ehemmiyeti  yok.  Kıymet,  kemiyette  değil,
           keyfiyettedir.  Bazan  bir  halis  ve  Fedakâr  Talebe,  bine  mukabildir"
           diyerek ye'sini giderir.

               Üstad, kırlara ilk önce yaya olarak çıkardı. Sonra faytonla gezmeğe
           başlamışdır.  Ücretsiz  bir  gün  dahi  arabaya  bindiği  görülmemiştir.  Biz
           kendisine  ancak  masrafını  idare  edecek  derecede  fiatını  söyler,  "Bunun
           burada fiatı budur" derdik. Mutlaka bizim söylediğimizden fazlasını bize
           verir  ve  "Fiatını  vermezsem  olmaz.  Nasıl  mukabilini  vermediğim  bir
           lokma  hediye  beni  hasta  ediyor,  bunun  da  ücretini  vermeliyim  ve
           vermeğe mecburum" derdi.

               Daha  ziyade  bahar,  yaz  ve  güz  mevsiminde  gezer,  kışın  da  arasıra
           kıra  çıkardı.  Emirdağı'nın  dört  tarafı  açıklıktır.  Buralarda  Nurların
           Tashihine çalıştığı müteaddit Dershaneleri vardır. Emirdağı'na yerleşme-
           sinden  itibaren  daimî  tarassut  altında  bulunduğundan  ve  kırlara  çıktığı
           zamanda  çok  defa  jandarma  ve  bekçilerle  takib  edilmesinden  dolayı
           yalnız gezer, yalnız oturur, yalnız çalışırdı. Tâ 1947 senesine kadar böyle
           devam etti. Yalnız faytonunu idare eden bir Talebesi, yolda refakat eder,
           oturduğu  zaman  yalnız  başına  kalırdı.  Kırlarda  ekseriyetle  tashihatla
           meşgul oluyordu. Bir müddet el yazılarını tashihle vakit geçirirdi. Sonra
           Isparta  ve  İnebolu'daki  Fedakâr  Talebeleri,  birer  teksir  makinesi  elde
           ederek  Nur  Mecmualarını  çoğaltmaya  başladılar.  Üstad,  bundan  sonra
           tashih için kendisine gelen mecmuaları tashihe başladı. Üstad, Nurların
           yazılmasına,  teksirine  çok  ehemmiyet  verirdi.  "Risale-i  Nur,  bu  asrı  ve
           gelecek  asırları  tenvir  edecek  olan  bir  Mucize-i  Kur'âniyedir."  deyip,
           Nur'a  aid  Hizmeti,  zamanın  en  büyük  meselesi  olarak  kabul  eder,  bu
           ehemmiyetle davranırdı.
   456   457   458   459   460   461   462   463   464   465   466