Page 11 - Naklen Öyküler
P. 11

ben, ilk gelen, cılız, kara kuru bebekmişim. Babaannem başımızda
             bekliyormuş. Beni ve kardeşimi iyice inceledikten sonra beni gösterip
             “Bu Sermet olsun’, kardeşimi gösterip “bu da Hasan” demiş. Ebe

             babaannemin yanına gidip “Nelerine bakıp da karar verdin, Binnaz
             Abla?” diye sorunca babaannem alçak sesle açıklamış: “Bu sabi
             pek yaşamıycak gibi, ona dünürün adını verdim. Öbürüne baksana
             pek gürbüz; onunki benim beyin adı olsun dedim.” Annem kendinde

             olmadığından bu konuşmayı duymaz sanmışlar, ama o duymuş, çok
             da üzülmüş. Kaynanasına bir şey diyememiş, ama çocuk yaştayken
             kaybettiği babasının adını taşıyan bebeğini, yani beni yaşatmak için
             oracıkta ant içmiş. Sonra da beni sürekli yedirmiş, içirmiş; bir an

             yalnız bırakmamış. Ben de onu… Kardeşimle babaannem ilgilenir-
             miş, benimle annem… Öyle ki eteğine yapışık dolaşırmışım; o nere-
             ye ben oraya. Kardeşim, elbette babaannemin de yönlendirmesiyle
             babama daha düşkün oldu. İşin kötüsü babamın hastalıklarının hep-

             si bende çıktı, kardeşim annem gibi sapasağlam…

                    Sermet,  kalemi  masanın  üzerine  bıraktı.  Kâğıdı  eline  alıp
             yazdıklarını baştan sona birkaç kez okudu. Konuşmaya üşenirken

             böyle uzun uzun, tasvirli, hatta yer yer esprili, sanatlı falan yazma-
             sına şaşırdı. Ruhu başka yerlere savrulsa da yazma alışkanlığı bırak-
             tığı dönemde kalmış, varlığını parmaklarının belleğinde korumayı
             başarmıştı. Aslında buna sevindi. Sonra da yazdıklarını daha fazla

             yorumlamaya  çalışmadan,  işi  uzmanına  bırakmanın  doğru  olaca-
             ğına karar verdi. Öyle ya, anımsamıyorum dedikten sonra döktür-
             düğü bu yazıyı okuduğunda doktoru bakalım nasıl bir değerlendir-
             me  yapacak,  defterine  neler  yazacaktı?  Acaba  bunları  Sermet  de

             öğrenebilecek miydi? Mektubu nasıl bitirsem diye düşünürken bir-
             denbire yazıverdi: Bilginize… Sonuçta bu yaptığı, tam da hâlini arz
             etmekti. Kâğıda yazdıklarını olduğu gibi bilgisayar dosyasına geçir-
             di. Elinin altında teknolojinin sunduğu bir sürü olanak olsa da onun

             için kâğıdın ve kalemin yeri her zaman daha özel olmuştu. İçinden
             geçenleri el yazısıyla dökmek, onların kendine ait olduğunun en ke-


                                                                                      11
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16