Page 31 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 31
Makale
− Aslında bu mizânsende—terapide— bireye kut- İzninizle, ben de postmodern bir insân−teki olarak;
sâlın iâdesini yapabilmek, bence psikoterapinin
olmazsa olmaz çimentosudur. Meslek etiği gere- Yokluğu ve ölümü,
ği danışanlarımızın neye inandığı ile aslâ ilgilen- Varoluş enflasyonunu,
memeliyiz; ama inanıp inanmadığı konusunda, Boşluk ve bulantı hissini,
yâni hayâtında—öyle ya da böyle—kutsâl bir alanın İsyanı ve mazoşizmi,
olup olmadığı konusunda ise duyarlı olmalıyız. Hiçliği ve silikliği,
Çünkü bu ûmde; psikolojinin, epistemolojik ola- ve zâten var−ol(a)mamayı müzikal bir çılgınlıkla
rak yeniden gözden geçirilmesi gereken bir pren- dâvet eden, ayrıca bir dizi intihâr olayına da ge-
sibidir. Zirâ kendisini yok eden (yokluğa mahkûm rekçe olarak gösterilen, bununla birlikte zama-
eden) ayrıca hunharca türsel ve tinsel var−oluşu- nında satış rekorları kırarak aslında bu çürümüş
nu tüketen insân−teki olarak hemen herkes, artık zamânları betimleyen kaotik ve amorfik (belirsiz)
bir zamân sonra da kutsâlın, geleneğin, kadîm bir şarkı ile mâkãlemi sonlandırmak istiyorum…
kültürün, mânevîyatın ve otantisitenin tüketimine
BU AKŞAM ÖLÜRÜM! 26
de yönelebiliyor.
Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz!
Şu hâlde, tinsel zemini oturmamış bir bireyin pa- Sen bile tutamazsın, yıldızlar tutamaz!
tolojik olmasını –normal olarak tabiî ki patolojik Bir uçurum gibi düşerim gözlerinden,
olacaktır– anomali olarak savlayan psikoloji bizi Gözlerin beni tutamaz!
nereye kadar götürebilecektir? Düşlerinde büyürüm, kâbusun olur ölürüm!
Bir şiir yazarım, bir türkü söylerim!
Özetle; gerçekliğin, Tanrı’nın tekelinden alınması, Bir sen olurum, bir ben ölürüm!
bilimin şiârı olarak olumlanabilir; fakat bu tekelli- Bu akşam ölürüm sırf senin için,
ğin, tümel olarak bilimden yana, Tanrı’dan gasp Beni ölüm bile anlamaz!
edilmesi ya da Tanrı’dan yoksunlaştırılması ise
Söz−Müzik: Murat Kekilli
modern psikolojinin en mânidar açmazıdır. 25
Aslında düşünüyorum da patolojik Tanrı imago-
sunu kurgulayan bizlerin, daha sonra bu patolojik
Tanrı metâforu tarafından patojenik bireyler ola-
rak yaratılmamız ve ardından günbegün kirlet-
tiğimiz gezegenimize salık verilmemiz ne kadar
şaşırtıcı olabilir ki?
Hâsılı, bir tür olarak insânoğlunun ayağının altın-
daki zemin, blok olarak kaydığından, bireyler hiç-
bir şeyin değişmediği ve her şeyin yerli yerinde
durduğu zannına kapılmaktadırlar.
Ama gerçek şu ki; gerçeklik ve benlik uzayımızın
yörüngesindeki ve eksenindeki kayıplarımız gide-
rek derin bir psikoza dönüşmekte; bu anlamda, en
soyut mânâdan en mistik ve derîn teolojik kabulle-
nişlerimize değin; ve en somut, materyalist ve ide-
olojik kabûllenişlerimizden en künt ve moderniz-
minin hisârına uğramış yapay kişiliklerimize kadar,
her şeyde nevrotikleşme ve psikotikleşme eğilimi
her gün biraz daha kendini hissettirmektedir.
Bu bakımdan üzülüyorum; çünkü, modern psi-
koloji, post−modernizmin alternatifi değil, argü-
manı olmuş durumda… Ve yine üzülüyorum; zirâ
aynı psikoloji, Tanrı’nın argümanı değil, alternatifi
olmuş durumda…
25 Bkz., J. Needlemann & R. Skynner & D. Ingleby, Psikiyatri ve Kutsallık, İnsan Yayınları, İstanbul, ©1994.
26 https://www.youtube.com/watch?v=ccrRsyQBGmw
29