Page 29 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 29
Makale
Hiç düşündünüz mü?
Ego mu?
Kişilik mi?
Belki!
Hâl böyle iken, yani ilişkiler ve bireyleşme bu
kadar alengirli bir şekilde insan-tekini soysuzlaş-
tırırken (dehumanization), entropi ve kaosla her
şey asıl ve asil koordinatlarını kaybediyorken;
postmodernite’nin bu kokuşmuş çürüklerinin,
ontolojik derûnumuzdan alıp götürdüklerinin ya
da derûnumuza rezidüel (kalıntı) olarak bıraktık-
larının muhâkemesini, mukãyesesini ya da vicdân
muhâsebesini yapamayan bir Danışman Psikolog
düşünülebilir mi?
Bununla birlikte sanal ortamlarda ve chat prog-
ramlarında, insânların tatmîn olmamış persona- da yazdığı gibi terapist olarak inisiyatifi ele alarak
larının havada uçuşmasıyla birlikte alaylı bir so- ve hükümrân olarak değil, yeri geldiğinde aynı
rumsuzluk üzerine tesîs edilen bu sahte kimlikli günâhlarla bizim de kirlenmiş olduğumuzu düşü-
histerik egoları, işbu sanal gerçeklikten koparıp nerek geri adım da atabilmeliyiz.
şimdi–ve–buradaki salt gerçekliğe, terapistler ola-
rak nasıl taşıyabiliriz ki? Şu hâlde, bu izlekte terapötik ilişkinin aslâ ego-
lar savaşına dönüşmesine imkân tanımamalıyız.
Kaldı ki, terapötik süreçlerin çoğu kez “id” ege-
Çünkü danışanlarımızda örtülü bir ikonaklazm
menliğinde sürdürülmesini modernite; “ego” (put kırıcılık) var olabilir. Demek istediğim, danı-
tarafından sürdürülmesini ise post−modernite şanımızın bizi; yıkması gereken, bakımlı, modern,
olarak niteleyeceksek; süper ego rolü oynayacak güyâ bilgili ve tanrının yerine oynayan bir put
olan terapist enformasyonumuz −daha doğrusu
veya öteki olarak algılayabileceğidir.
enformatik cehâletimiz− bize daha başka hangi
20
davranışçı−bilişsel stratejileri sunabilecektir? Eğer böyle bir durumla karşılaşırsanız, bu diren-
ci yıkmak asla bir amaç olarak öngörülmemeli;
Sanırım asıl sorulması gereken sorular ve de bu-
tersine, ‘durum’ sâdece sonuç olarak tespit edil-
lunması gereken cevaplar hâlen bu izlekte bizleri
melidir. Yâni, terapistler olarak kendimizi işimize
bekliyor?
verdiğimizde, farkında olmadan bu birikmiş di-
Bu soruları, bu kulvarda çoğalttıkça çoğaltabiliriz. rencin —sonuç olarak ortadan kalktığını— tespit
edebiliyorsak; işte o zamân görüşme tekniğimi-
Ancak yine de ben, makãlemiz ölçeğinde, −öyle zin hem etik hem de pedagojik anlâmda sıhhatli
ya da böyle− post−modern bir psikoterapist ola- olduğunu düşünebiliriz.
rak ve de bu durumdan vazife çıkararak şu hûsûs-
− Demek ki danışanlarımız karşısında, sâdece en-
lara dikkat etmemiz gerektiğini ve böylece bu çü-
formasyon yığınlarımızla veya unvânımızla değil,
rümeye bir nebze de olsa ‘dur’ diyebileceğimizi
her şeyden önce bir “insân” olarak kalabilme-
düşüyorum!
nin saydamlığını gösterebilmeliyiz. Aslâ meslekî
Şöyle ki; personamız ile kendi özgün kimliğimiz arasında
savrulan, ve bu her ikisi arasında belirsizleşerek
−Öncelikle Danışanların beklentisi sâdece bilgi narsistik modern rahipler [Günah Yiyiciler] gibi
edinmek değildir. Onlar, aynı zamânda duygu- lûtfen kutsayıcı ve affedici davranan bir terapist
ların da işin içine katıldığı bir yaşantı deneyimle- gibi de davranmamalıyız!
mek istemektedirler.
− Diğer taraftan, psikoterapiyi çağın yaşantıların-
− Diğer taraftan danışanlarımızın; bizi, kendi- dan soyutlanıp damıtırsak; yâni oyunu kendi ku-
si gibi mi yoksa öteki gibi mi olarak algılayacak rallarımıza göre oynarsak, bu danışanımızın değil,
olması da daimâ etrafında gezinmemiz gereken özde bizim yolculuğumuz olur. Demem o ki; da-
“güvenlik alanı” olarak kabûl edilmelidir. Kitaplar- nışanımıza sürekli karşı−aktarımlar yaparak; danı-
20 Bkz., Robert L. Leahy, Bilişsel Terapi ve Uygulamaları, Litera Yayıncılık, İstanbul, (Çev: Hasan Acak, Muhittin Macit, Ferruh Özplavcı), ©2004.
21 Bkz., John Watkins & Helen Watkins, Ego Durumları: Teori ve Terapi, Litera Yayıncılık, (Çev: Zeynep Merve Uygun, Hayrunnîsâ Sayı), İstanbul,
©2006.
27