Page 27 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 27
Makale
tılarını omurgasızlaştırarak, geleneksel–bireysel Yine post−modernitenin bu anlâmda köklü olgu-
yaşantıları daha az yaşanılır kılıyor; sonuç olarak lara, yâni dinî ve içtimaî bütün kucaklayıcı dünyâ
bireyi, derîn bir var-oluşsal ve rûhsal boşluğa, te- görüşlerine itirâz etmesi de; bireyin âidîyet prob-
melsizliğe, âidîyetsizliğe, duygusal küntlüğe ve lematiğinin hem uzantısı hem de sonucu olarak
bilişsel sığlığa —özelde kendine yabancılaşmaya— görülebilir. Bu bağlamda yine birey, şahsiyet-
tepe takla itekleyiveriyor. sizleşmekte, kalabalıklaşan benliğiyle sosyal bir
bukalemuna dönüşmekte ve behemahal kaygı-
Zâten, post−modern insânın bu kadar eklektik ve
lanmaya ve de nevrotik dışavurumlara sürüklen-
çoklu yaşam modüllerine rağmen hâlen tatmînsiz
mektedir.
olması ve mütemâdiyen kaotik bir arayışa sürük-
lemesi daha başka nasıl açıklanabilir ki?
Başka deyişle birey, her şeye rağmen “var” ve
“meşrû” olabilmek için “kendiliği” dışında vaâz
Diğer taraftan post−modernite, bir anlâmda zım-
edilen ve dayatılan bu niteliklere rızâ gösterme-
nen ötekinin etiğinin savunuculuğunu yapıyor-
ken; aslında, bilinçli olarak şekilsizleştirdiği birey- se de, göreceli olarak bu yapay sitümulasyanlara
lerin ya da karşıtlarının (aynı şekilde kitlelerin ve karşı çıkamıyor ve bu komplikasyonlarla da bö-
karşıtlarının) kendisini onamasını da istemektedir. lünmüş ya da tükenmiş bir benliğin psikodinami-
Bu cümleden olarak bizler de, çoğu kez dünyâmı- ğine bâzen gönüllü bâzen de gönülsüz bir şekil-
za yabancı olarak kabûl ettiğimiz ve öteki olarak de gömülüveriyor. Şu hâlde, her ân parçalanma
18
nitelendirebileceğimiz danışanlarımızın etiğini riski altında olan kişilikleri restore etmeye nam-
savunuyorken ve de onların var−oluşunu onaylı- zet olan bizler (psikoterapistler), sizce bu parça-
yorken, örtülü bir şekilde onların da bizim statü- lanmışlık bağlamından (kendimizce) ne derece
müzü onaylamalarını bekliyoruz. korunabilmiş durumdayız ki?
Bu durum bile biz psikoterapistlerin ne denli ego- Kekre tadı veren bu zamânlarda, bilginin meka-
santrik bir batağa saplandığımızı ve bu nedenle nikleşmesine ve metâılaşmasına ilişkin olarak,
danışanlarımız karşısında çoğu zaman kişisel say- aydınlanmayla berâber gelen ilerlemenin veya
damlığımızı yakalayamadığımızı göstermiyor mu?
modernite düşüncesi yerine oturtulan hazcı
olumsallığın (iyimserliğin) ve en önemlisi de ‘çok
Yani görüşme yapıyorken dahi onaylanmak için
anlâmlılığın’ (belirsizliğin) üzerinde ayrıca dur-
çırpınıyor, haklı olmak veya haklı çıkmak için me-
mak gerekiyor. Çünkü post−modernite bu an-
galomanlık yapıyor, yahût da sırf kendi karizma-
mızı kurtarmak için kılı kırk yararcasına konuşarak lâmda, bireye insan hakları bağlamında iâde−i
psikoterapiyi danışanımızın eğitimsel ya da teda- itibârda bulunuyorken, örtülü bir şekilde kendini
visel süreci zemininde değil de, kendimizin kişisel bireylerin psişesine eklemleyerek, hem yerini
bir polemiği, nevrozu, karşı−aktarımı, işgüzarlığı, sağlamlaştırıyor hem de derûnumuzda mâkes
davâsı, iddiâsı, meselesi, algısı, iğvâsı, yanılsama- bulan aslî yaşam standardımız, indirgenmişliği-
sı, çarpıtması veya kavgası zemininde ele alıyor miz ve dolayısıyla da “dünyâgörüşümüz” hâline
değil miyiz? gelebiliyor.
18 Jerry M. Burger, Kişilik, Kaknüs Yayıncılık, İstanbul, ©2006.
25