Page 22 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 22

insan-dışılaşarak—olgulara yamuk bakarak— belir-  narsistik bir özgüvenle tekrâr işinize koyuluyorsu-
            sizliğin ve şiddetin bâzen taşıyıcısı, bâzen nesne-  nuz. Tâ ki herhangi bir Kişisel Gelişim veya NLP
            si, bâzen de öznesi ve uygulayıcısı olmak dereke-  seminerinden almış olduğunuz bu kör hızla kont-
            sine düşürülüyor.                            rolü kaybederek bir yerlere toslayana kadar…
            Asıl  sorun  tüm  çıplaklığıyla  ortada  ki,  böyle  bir   İşte post−modernizm, “insân olmak” biricikliğin-
            psiko−sosyal ortamda kişiliğini örüntüleyen mo-  den  önce  epistemeye  vurgu  yapıyorken;  aslın-
            dern  insâna,  rûh−bilimciler  olarak  bizler  neyi,   da,  kişiliğimizi  ve  farkındalık  düzeyimizi  borsa
            neye ve nasıl ircâ ederek psikoterapi seanslarını   dengelerindeki  kırılgan  mutlâkların  eline  teslîm
            uygulayacağız veya uygulamalıyız?            ediveriyor.  Böylece,  bireyler  olarak  sürekli  aşa-
                                                         ğılandığımızı  ve  değer  kaybına  uğradığımızı
            Spekülatif düşüncenin reelle yer değiştirdiği bu
                                                         duyumsuyor, bunu aşabilmek için de daha fazla
            hastalıklı zamânlarda bir danışana/hastaya, reeli
                                                         rekãbet yaratıyoruz / yaratmaya koşullanıyoruz.
            sunarken  karşılaşabileceğimiz  direnci  düşündü-
            ğümüzde,  aslında  biz  psikoterapistlerin  içerik   Bir zamân sonra muzaffer oluyor, karşımızdakini
            bakımından  değil  de;  danışanımızda  uyandırdı-  eziyor, zafer kazanmış kumandan edâsı ile gezi-
            ğımız direnç bakımından bizzat patolojiyi temsîl   niyorken ve tam da eşsiz zaferimizin tadını çıka-
            ediyor  ya  da  hatırlatıyor  olmamız  çok  hazîn  bir   racakken; bu kez rakibimiz karşı bir atraksiyonla
            tablo değil midir?                           bizi  alt  ediveriyor,  rekorumuzu  egale  ediyor  ve
                                                         bizi tekrâr hazîn bir şekilde değersizliğin ve dep-
            Yâni  imge  olarak  bile,  danışanımızın  kafasında
                                                         resyonun gayya kuyusuna tepe takla atıveriyor.
            modernizmin  veya  post−modernizmin  taşıyıcı
            pespaye annesi gibi gözükmediğimizi kim garan-  Bu durumu, yâni geçim derdini ve bilgiyi ya da
            ti edebilir ki?                              üretimi ve kârı, “insân olmak” biricikliğinin önüne
                                                         yerleştiren  post−modern  zamânlardaki  bireyler;
            Yâni,  post−modern  epistemoloji  teoriler  arası
                                                         sırf bu nedenle, kendini kaybetmekten çok işini
            ortak geçerliliği olan doğruların geçerlilik ve gü-
                                                         kaybetmenin var−oluşsal anksiyetesini yaşıyorlar.
            venirliliklerini  kabul  etmeyerek;  ve  hiçbir  −ama
            hiçbir  zamân−  epistemolojinin  tümüyle  tutarlılı-  Demek ki bireyler olarak yukarıda örneklediğim
            ğını ve bütünselliğini kabûl etmeyerek en baştan   bu yapı−söküme ve yapı−bozuma uğrayan danı-
            patolojiyi zâten kendisi yaratıyor mu?       şanlarımız;  zamân  zamân  tükendiklerini  ve  terk
                                                         edildiklerini  hissettiklerinde,  hemencecik  bize
            Böylece insân−teki ve beşer, yaşam döngüsünün
                                                         başvurarak üzerlerindeki bu kasvetli bulutları he-
            merkezinden kovularak, bir metâıya ya da çanak
                                                         mencecik dağıtmamızı ve sonuç olarak onlara bî-
            anten misâlî kaba bir alıcıya (receiver) dönüştürü-
                                                                       10
                                                         zar yalnızlıklarını  unutturmamızı; böylece onları,
            lüyor.
                                                         hasret kaldıkları onaylayıcı, onurlandırıcı, yüceltici
            İnsânın yerine oturtulan “epistemeler” ise kültür   epistemelerle kutsamamızı, son aşama da onları
            emperyalizminin ve kişiler arası ilişkilerdeki yoz-  “Günah Yiyiciler” gibi psikolojikman arındırmamı-
            laşmanın,  borsada  inip  çıkan  uzun  vâdeli  tahvil   zı bekliyorlar.
            bonolarına benziyor.
                                                         Yukarıda  değinmiş  olduğum,  episteme  ile  bi-
            Size aktarılan bilgi; size, kötü, yetersiz, başarısız   reyin özde ve temelde yer−değiştirmesi ve so-
            olduğunuzu  söylüyorsa,  uzun  vâdeli  plânlarınız,   nuç olarak epistemenin bireyden önce gelecek
            kişiliğiniz,  benliğiniz,  değerleriniz  ve  hobileriniz   kadar  değer  kazanması,  tâ  en  baştan  psikote-
            (psiko−borsa’nızdaki  tahvil  bonolarınız)  değer   rapinin  kitlenmesini  de  salık  veriyor.  Çünkü  bu
            kaybediyor.  Sonuç  olarak,  duygusal  olarak  iflâs   kurgu; terapistler olarak bizleri kabaca episteme
                                                                                                11
            etmiş  bir  şekilde  kendinizi  bir  ânda  majör  dep-  (bilgi) verici, ya da şövalye (savaşçı) ilân edici ,
            resyonun eşiğinde buluveriyorsunuz.          arındırıcı ve de affedici olan tembel rûhbanlara
                                                         dönüştürüyor.
            Ya da tam tersi, aynı şekilde insân ile episteme yer
            değiştirdiği  oranda,  size  gelen  episteme  (bilgi),   Demek  ki;  bu  mizânsende  olduğu  gibi  büyük
            size; başarılı, etkin, yetkin ve seçkin olduğunuzu   spekülatörlerin,  her  şeyin  değeriyle  oynadığı
            vaâz ediyorsa, o zamân duygusal banka hesabı-  insân−dışılaşmış bu psiko−sosyal yapıda, bireyle-
            nızdaki bono kâğıtlarınız değer kazanıyor ve ken-  rin aidîyet noktalarını ve var−oluşsal referansları-
            dinizi o zamân “tam−tüm−güçlü” duyumsuyor ve   nı yitirmesinden daha doğal ne olabilir ki?

            10  Bkz., M. Özodaşık, Modern İnsanın Yalnızlığı, Çizgi Yay., Konya, ©2001.


          20
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27