Page 18 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 18
Demek ki modernizm; ve onun yeni demosu Demek ki; gerek modernizm, gerekse post−
yâ da dinamosu olan post−modernizm; abartılı modernizm, örtülü bir şekilde dayattıkları argü-
(avangard) efektlerle, ânlık hâzlara gönderme ya- manlarla, bu zamânların bizâr anomalisi olan
pan fragmanlarla, bizi târih−dışına iten simülas- var−oluşsal boşluğa, anlam kaybına, madde ba-
yonlarla, ruhumuzu obezleştirip bâtınımızı han- ğımlılığına, anksiyöz bozukluklara, kişilik bozuk-
tallaştıran tüketim araçlarıyla, hâz yumaklarıyla luklarına ve manik bozukluklara henüz ciddî bir
ve bîzar mutsuzluğumuzu vakumlayan eğlence çözüm önerisi sunamamıştır.
mekânlarıyla ve gece kulüpleriyle, bilgisayarımı-
Tersine; gerek modernizm, gerekse post−mo-
zın monitöründe, televizyonumuzun ekranında,
dernizm bu anomaliyi bir tüketim kalemi olarak
işimize gittiğimiz sokağımızda, alışveriş yaptığı-
görmekte; bu patojenik arz−talep ilişkisini müm-
mız marketimizde, kısacası devâmlı olarak etra-
bit ve bâkir bir pazar olarak algılamakta; yine, bu
fımızda kuru kalabalıklar yaratıyorken, aslında hastalığın iyileşmesine değil, kronikleşerek insân-
içten içe bizi bize yabancılaştırıyor, [Ve de yalnız- ların hipnotik sürülere dönüşmesine —en baştan
laştırıyor, değil mi?] değil mi? ve çoktan— râzı görünmektedirler.
Biriken bu yalnızlığımızı ise —çocukluktan beri çok Bu konuda bir aksaklık vâki olursa veya kafasını
iyi bir tüketici olarak yetiştiğimiz için— yine tüke- bir çöp bidonu gibi boşaltmak isteyen birisi çıkar-
tim kültürünün sahte peygamberlerinin öteki ta- sa da, hiç problem değil! Biz rûh−bilimciler ola-
pınaklarında, veya son tahlîlde psikoterapi seans- rak ne güne duruyoruz?
larında tutkulu bir şekilde tüketmeye başlıyoruz!
Gelsinler, tüketelim yalnızlıklarını!
Hattâ bu durum, zamânla kanıksanıyor bile! Gelsinler, restore edelim egolarını!
Gelsinler, makyaj yapalım rûhlarına!
Evet, evet! Doğru söylüyorum! Bir zamân sonra Gelsinler, yeniden yükleyelim meta−programlarını!
bakıyorsunuz ki bir danışanın sıkıştığında: “Yâ ne Gelsinler, şişleyelim bilinçaltlarını!
alâkãsı var! Bu kadar tartmanın ne gereği var! Te- Gelsinler, boşaltalım narsistik yaralarının cerahâtlerini!
rapistim var yâ! Ânında açar telefon sorarım! Yö-
nergelerine râm olurum! Oh be! Kendim olmak Söyler misiniz? Biz Rûh-Bilimciler olarak, Trans-
kültürel Psikiyatri’nin hâvârîliğini yaparak semp-
zorunda değilim. Terapi sektörü, kendim olmak
tomatik düşündüğümüz sürece, gerçekten şifâ
zorunda kalmayacağım bir hafifmeşrepliliği bana
dağıtıcılar olabilir miyiz?
bahşediyor! Canımı seveyim! Cennet dedikleri bu
olsa gerek! Öyle ya da böyle, empati tutkusuyla Neden, entelektüel düzeyde bile olsa, yapmış
beni onaylayan, var−oluşumu onaylayan birisi var olduğumuz bu hizmetin —özelde defakto işlevin—
ya! Yetmez mi yâni! Vallâ bana yetiyor! Dekontu- meşrûiyetini tartışmak gibi bir ihtiyâca giriftâr
mu yatırır, paramı öder, çatır çatır terapiye gide- olmuyoruz. Bu narsistik tepkisizlik veya vurdum-
rim!”şeklinde, kendini savunabildiği durumlarla duymazlık, bizi aynı çürümüşlüğün aktörleri veya
karşılaşıyor olmamız, artık vâkã−i âdîyeden bir semptomları derekesine düşürmüyor mu?
durum olmaya yüz tutmuş bile…
Demek ki, bu hastalıklı zamânlar ve biz psikote-
İnanın bana, abartmıyorum! Çünkü sofistike tü- rapistler tarafından tüketilmeyi bekleyen ve de
ketim−kültürü, bu durumu da meşrûlaştırıyor. Bu artarak devâm eden yalnızlıklar; bizâtîhi, Moder-
konuda, meslek etiğinden ve enformasyonundan nite’nin kendi yalnızlığından ve de psiko-târih-
yoksun bazı psikoterapistlerin ve psikologların, sel bağlamsızlığından neşet etmektedir. Çünkü
giderek daha çok sahne alıp kendilerini Sanço modernite; insân-tekine, onu aldattığını itirâf et-
mek yerine; kendini daha da belirsizleştirerek ve
Panço gibi lanse edip danışanlarına donkişotluk
zamân zamân geleneksel fenomenleri de kullana-
yaptırdıklarını da, üzülerek gözlemliyoruz.
rak (Gişe Rekorları kıran Eşkiya, Vizontele, Yüzük-
Dahası, rûh−bilimin formasyonundan ve etiğin- lerin Efendisi, Matrix, Harry Potter vb. filmlerle) hâ-
den yoksun bir takım ne idüğü belirsiz kişisel− len insân-tekini aldatma —özelde avutma— çabası
gelişim uzmanlarının psiko−meddahlık yaparak içerisindedir. Sanırım, işte bu durumu; modernite
ve de post−modernizmin araçsal akılları ve de vi- sonrası olarak tanımladığımız “Post−modernizm”
olgusuyla açıklıyoruz.
rüs taşıyıcıları olarak, bu sosyo−psikolojik ve psi-
kiyatrik çürümüşlüğü daha da kokuşturduklarını;
Şimdi hâtırıma geldi!
ve son tahlîlde ise kendi enformatik cehâletleriy-
le bu bataklığı daha da sulandırdıklarını üzülerek Trabzon Polis Meslek Yüksek Okulunda, öğretim
müşâhede ediyoruz. görevlisi olarak çalıştığım yıllarda, ders akışı içe-
16