Page 14 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 14

memuru kalkış veriyor ve tren hareket ediyor. Ben
                                                         trenin yanı sıra koşuyorum, ağlayarak. Tren gide-
                                                         rek hızlanıyor. Babam o koca cüssesiyle kendisini
                                                         trenden aşağı atıyor, bunu gören bir yolcu imdat
                                                         frenini çekiyor. Filyos nahiyesinin tren istasyonun-
                                                         da bir şaşkınlık. Beni trene bindirdikten sonra gi-
                                                         dip hareket memurunu iki eliyle bir havaya kaldı-
                                                         rışı var ki! Benim kahraman babam!
                                                         Sesimi uzaklara yazıyorum. Yatılı okuldan eve ge-
                                                         lişlerimi  biliyorum  iple  çekiyor.  Çamaşırla  dolu
                                                         bavulumu yükleniyor ve neşe içinde fabrika loj-
            larla ağladım. Kitap bilgisi hâl bilgisine kolaylıkla   manlarına geliyoruz. Onun için iyi bir okulda oku-
            dönüşmüyor. İnsanın sadece yaşayarak öğrenebi-  mam çok önemli. Gündüz çalışıp gece okumuş,
            leceği şeyler var. Mesela insan babasını apansız   azim ve çalışkanlıkla, alın teriyle karmış hayatını.
            kaybedince, sanki çocukluğu elinden alınmış olu-  Cefayla  büyüyen  bir  kuşağın,  erdemli  bir  üyesi
            yor. Tarihsiz, kimsesiz bir halde bir zaman bozkırı-  babam. Yemeyip yediren, giymeyip giydiren, hep
            nın ortasında kalakalıyorsunuz. İnsanlar fazladan   vermek  isteyen,  ruhu  zengin,  cömert  bir  adam.
            konuşuyor ve gülüyorlar sanki. Sanki susmak ve   Yaptığı her işin hakkını veren, emeğin ve çabanın
            düşünmek gerekiyor aslında.                  kutsallığına inanmış, ruhu hayata ve insanlara kar-
                                                         şı dürüstlüğün paha biçilmez mücevheriyle ışıl ışıl
            O’na aidiz, hayatı veren, onu alacağı saati belirli-  bir insan. Her şeyin giderek kirlendiği ve hesapçı-
            yor. Ama yüreğin türlü halleri var. Kuyularda fer-  lığın geçer akçe olduğu bir dünyada, babalarımız
            yat eden bir Yusuf var.                      ne kadar soylu duruyor.
            Ve o feryadı bir duyan var.                  Sesimi  uzaklara  yazıyorum.  Tıp  stajı  için  İspan-
            Ölüm var. Çünkü hayat var.                   ya’ya  gidiyorum.  Bozüyük  Tren  Garı’nda  veda-
                                                         laşıyoruz.  Daha  yirmi  iki  yaşındayım  ve  ilk  defa
                                3
                                                         yurt  dışına  gidiyorum.  Benim  için  kaygılanıyor.
            Sesimi  uzaklara  yazıyorum.  Yas  ülkesinin  bu  en
                                                         Gitmemi  istemiyor,  gidip  de  dönemememden
            soğuk  kışında,  bir  tipinin  ortasında  kaybolmuş
                                                         korkuyor.  Koca  adam  hüngür  hüngür  ağlıyor.
            gibiyim. Bir yol, bir yön belirlemem gerek ancak
                                                         Ben ve kız kardeşim hem babamın sulu gözlülü-
            bu yolculukta bana kılavuzluk edecek bir haritam
                                                         ğüne takılır, hem de onun gözlerinde biriken ilk
            yok. İnsanların öykülerini dinliyorum. Ne çok in-
                                                         damlalarla ağlamaya başlardık. Onun o içten, o
            san, diyorum içimden, babasız kalmış. Ne çok ye-
                                                         ivazsız gözyaşları hemen bize sirayet ederdi. Ben
            tim.  Sevdiklerimizin  ölümü  bizi  başkalarının  acı-
                                                         de ağlıyorum. Tren İstanbul’a varıncaya dek ağlı-
            larına karşı daha duyarlı kılıyor. Ancak acımış bir   yorum.  Aramızda  sevginin  kalplerimizi  birbirine
            yürek, başkasının acısını tam manasıyla hissede-
                                                         bağlayan  güçlü  sicimleri  var.  Babamın  oğluyum
            biliyor. Ama insan en çok, bütün insanlığın yetim   ben,  çizgi  filmlerde  bile  bir  duygusal  sahneyle
            olduğunu hissediyor. Bu dünya hiçbirimize ebedi   karşılaşsam ağlarım. O benim babam, torunlarını
            bir yurt olmayacak.                          ne  zaman  kucağına  alsa  duygulanır,  gözlerinde
                                                         merhamet buğusu gezinir.
            Sesimi uzaklara yazıyorum. Eskişehir Maarif Kole-
            ji’nin hazırlık sınıfı öğrencisiyim, babam benimle   Sesimi uzaklara yazıyorum. Üç hafta oldu, kolum
            gurur duyuyor. Çünkü oğlu onun yapamadığı bir   kanadım  kırık.  ‘Ölürse  tenler  ölür  /  Canlar  ölesi
            şeyi yapıyor, bir dil öğreniyor. Bozüyük’e giden o   değil’ demişti pirimiz Yunus. ‘Yunus öldü deyuse-
            küçük minibüste hafta boyu öğrendiğim İngilizce   la verirler / Ölen beden imiş âşıklar ölmez’ buyur-
            sözcük ve cümleleri yineliyorum ona. Sabır ve se-  muştu. Gönlümün tesellisi bu toprağın büyükle-
            vinçle dinliyor, hafta sonu tatili için eve gidiyoruz,   rinde, tesellim Bilgelik Kitabı’nda. Sevgi ve hatır-
            karanlığın ortasında gidiyoruz. Bu küçük kasaba   layışın olduğu yerde ruha ölüm yoktur. Ötelerde,
            minibüsünde o bana, ben ona gururla omuzları-  dünyada  ne  kadar  eğleştiniz  diye  bize  soruldu-
            mızı yaslıyoruz. Onun omzunda uyuyakalıyorum.  ğunda, en babayiğidimizin vereceği cevap denir
                                                         ki birkaç saat olacaktır. En fazla birkaç saat. Hayal-
            Sesimi uzaklara yazıyorum. Beş altı yaşlarımda ol-  ler dünyasından payımıza bu kadar düşecek.
            malıyım. Filyos’tan Karabük’e gidecek kara trene
            binmeye çalışıyoruz. Babam annemi ve küçük ha-  Sesimi  uzaklara  yazıyorum. Tıpkı  gözyaşları  gibi
            lamı bindiriyor, kendisi de arkalarından binip ku-  merhamet de sirayet eder. Ötelerde Allah’ın gül-
            cağına almak için bana uzanıyor. O sırada hareket   leri yakandan hiç düşmesin babacığım.


          12
   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19