Page 12 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 12

Babam İçin







            Kemal SAYAR*




                                1                        Babamın serazat oğluydum, hiç de büyümeye ni-
                n üç Aralık iki bin yedi. O sabah, sevgili ba-  yetim yoktu. Onun ölümüyle bir gecede büyüdüm.
            Obacığım  Nuri  Sayar’ı,  bir  hastane  odasında
            kaybettim. O güzeller güzeli babayı, o çalışkan, o   Ah bilebilseydim bu ecel vaktini. Ona daha çok
            hep vermiş ama hiç istememiş, o hayat dolu insanı   hizmet  etmez  miydim?  Onunla  baş  başa  uzun
            kaybettim. Onu hastaneden çıkarmaya hazırlanır-  konuşmalara  girişmez  miydim?  Onunla  bir  oğ-
            ken, hiç beklenmedik bir anda, birlikte yaşanacak   lan çocuğu ve babası olarak değil de, iki erkek
            güzel günlerin düşünü kurarken kaybettim. İçim   gibi  uzun  uzun  iç  dünyalarımızdan  konuşmaz
            acıyor. İnsanın sevdiğinin ölümüyle baş etmesi ne   mıydım?  Vefat  edebileceğine  hiç  ama  hiç  ihti-
            kadar zormuş.                                mal  vermeden  onu  bir  ameliyata  gönderdim.
                                                         İstiyordum ki kanser hücrelerini savalım da yine
            ‘Göz yaşarır. Kalp hüzünlenir.’ Hz. Peygamber kay-  birlikte  huzur  içinde,  torunlarının  da  neşesiyle
            bettiği oğlunun ardından ağlarken, ‘sen peygam-  sarmalanmış  olarak  hayatımıza  devam  edelim.
            bersin,  sen  de  mi  ağlıyorsun?  ’  diyenlere  böyle   Güzel  geçen  bir  ameliyatın  ardından,  tam  da
            cevap  vermişti.  Oğluna  şöyle  sesleniyordu:  ‘Ey
                                                         biz seviniyorken, bir pıhtı babacığımın ölümüne
            İbrahim, önde gidenlerin sonda gidenlere kavuş-
                                                         sebep  oldu.  Bir  sebep  mutlaka  olacaktı.  Kade-
            mayacağını  bilseydik  hüznümüzün  bir  nihayeti
                                                         re  iman  ediyorum.  Bir  doktor  olarak  ‘başka  ne
            olmazdı.  Ama  yine  de  üzülüyoruz’.  Babacığımın
                                                         yapabilirdik?  ’  sorusu  ruhumu  tırmalıyor,  bazı
            tabutunu  çevreleyen  o  yeşil  çuhanın  üzerinde
                                                         geceler beni yara bere içinde bırakıyor olsa da,
            ayet-i  kerime  ecelden  haber  veriyor.  Her  varlık
                                                         imdadıma inancım yetişiyor. ‘Oğlum hakkını he-
            bir ecelle doğuyor. Ecel vakti geldiğinde o ‘ne bir
                                                         lal et’ demişti son akşamında, ‘o nasıl söz baba’
            saat öne alınabilir, ne de ertelenebilir’.
                                                         dedim, ‘asıl sen hakkını helal et’. ‘Üstelik hasta-
            Ama  yine  de  üzülüyorum.  O  iyilik  insanının,  o   nedesin, emniyet içindesin’. Takdir Hüda’nındır.
                                                         Biz her şeyi kontrol edemiyoruz. Ecel saati gel-
            fedakâr  babacığın,  o  ‘torunlarıma  daha  doya-
            madım’ diyen ve sadece, bize ve torunlarına bir   mişse mutlaka bir sebep oluyor.
            şeyler daha verebilmek için yaşamak isteyen gü-
                                                         Çocukken,  gençken  ne  zaman  bir  yerlere  gide-
            zel insanın ardından ağlıyorum. Eş dost komşular
                                                         cek olsam üzülür, benimle ağlayarak vedalaşırdı.
            taziye ziyaretlerine geliyor. Ondan hep gül koku-
            ları, temiz bir Anadolu evladının ardından söyle-
            nebilecek en güzel sözlerle bahsediliyor. Benim
            babam haram lokma yememeyi, kul hakkına gir-
            memeyi,  çalışmayı,  kalp  kırmamayı  önemseyen
            bir insandı. Benim ruhumda bıraktığı o derin izler
            için ona nasıl borcumu ödeyebilirim?
            İşte bu sabah, her sabah olduğu gibi, torunlarını
            görmeye  gelemedi.  Sokağa  çıktığımda  iki  sokak
            ötede  oturan  babamla  karşılaşmayacağım.  Ak-
            şam eve geldiğimde dışarıda onun ayakkabılarını
            görüp içimi bir huzur ve emniyet duygusu sarma-
            yacak. Sırtımı dayadığım o büyük duvar yok artık.

            *   Şair, Yazar.


          10
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17