Page 23 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 23

Makale

               Pekâlã!

               Şimdi size soruyorum: Patoloji bunun neresinde-
               dir?

               Anormaliteden kaynaklanan (nemalanan) normal
               bir sapmayı, büyük bir işgüzârlıkla ele alan rûh−
               bilimciler  olarak  bizler,  bu  post−modern  bağla-
               mın neresindeyiz?

               Bu  cümleden  olarak  şunu  özellikle  vurgulamak
               istiyorum ki; epistemenin insânoğluyla yer değiş-
               tirmesi, ve bu nedenle de insânın, özgün ve içkin
               meşruiyetini  mecburen  epistemenin  post−mo-
               dern varyantlarında araması; çıplak kral gibi ge-
               zinmek veya farkında olmadan komik ve acınacak
               duruma düşmek değil de, nedir?

               Modern insanın, gelenek ve tarihten yoksun bir
                                                            birlikteliği açısından çok önemli bir pozitif amaca
               şekilde;  dahası,  aklı  tutulmuş  ve  paralize  olmuş      12
               bir  şekilde;  ve  en  önemlisi  de  otantik  değerler   hizmet etmektedir.
               dağarını ve doğayı terk ederek metropollere tü-  Lûtfen / lütfen kabûl edelim!
               nemiş bir şekilde kendini sâdece postmoderniz-
               min yapay epistemelerinde ve günlük trendlerin-  Bu  hâliyle  bile  kabîle  mensuplarının,  modern
               de aramaya ve tanımlamaya çalışması, patolojinin   insândan daha mutlu ve umutlu oldukları su gö-
               ta kendisi değil de nedir?                   türmez bir gerçektir! Demek ki, “Yağmur Dansını”
                                                            bıyık  altından  gülerek  ilkellik  olarak  tanımlayan
               Bu hâliyle giderek var−oluşsal onuruyla oynanan   biz rûh−bilimcilerin; modern insâna, o gelenek-
               insân−teki, sokaklardaki marjinal, pis ve bulanık
                                                            sel  şamanlar  ya  da  sağaltıcılar  kadar  anlâmsal
               su birikintileri gibi ayaklar altında kalmaya, kendi-  bütünlük sunamadığımızın farkında bile değiliz!
               ni uyuşturucuya veyahût ta intihâr gibi kolay ölüm
               âyînlerine teslîm etmeye mahkûm olmuyor mu?   Sonuç;  enformatik  cehâletimizle  temellenen
                                                            moderniteyle  insân  doğasından  uzaklaştığımızı,
               Dahası;  Epistemenin  yüceltilerek  insân−tekinin   istesek de istemesek de artık kabûl etmek duru-
               alçalması  veya  tüketilmesi,  patolojinin  sonucun-
                                                            mundayız.
               dan ziyâde, sebebi değil midir?
                                                            Bundan ötürü olsa gerek, ülkemizdeki sessiz ço-
               Çünkü  dijitalleşerek  mekanikleşen,  emekten  ve   ğunluklar, üfürükçüleri veya geleneksel şifâ dağı-
               erdemden yoksun epistemenin ya da ideolojinin
                                                            tıcıları bizlerden çok daha fazla önemsiyor.
               storetipleri−beklenen ama görmezlikten gelinen
               boyutuyla− insânın aşkınlığını tatmîn edememek-  Bu  bağlamda  düşünecek  olursak,  acaba  bu  du-
               te;  daha  da  kötüsü,  her  ideoloji  bireyi  göreceli   rum; bizlere karşı okülte edilmiş dolaylı bir tepki
               olarak  biricikleştiriyor  gibi  gözükse  de,  aslında   midir; yoksa yine biz, o evlere şenlik işgüzarlığı-
               örtülü bir şekilde insan-tekini ivedilikle köleleştir-  mızla  bu  fenomeni;  “Zâten  bu  durum  da  post−
               mektedir de!                                 modern bir durumdur! Elbette ki, modernlik içe-
                                                            risinde böyle marjinal ve geleneksel kipler olacak
               Kaldı ki şunu biliyoruz; ne kadar iptidaî düzeyde
                                                            ki,  post−modernizm,  bihakkın  post−modernizm
               olursa olsun, belki yağmur dansı yağmur yağdı-  olsun!” diyerek öz−eleştiri yapmadan bu durumu
               ramayacaktır;  fakat  bu  tür  ayînler  grup  etkinliği   görmezlikten mi geleceğiz?
               açısından meşrû bir başa çıkma davranışı olması
               ve iyi hâlde (well−being) olmayı da bireyin öz−  Ya  da  daha  çirkin  davranışlara  tevessül  ederek,
               popülasyonunda  derûhte  edebilmesi  bakımın-  mârûz kaldığımız bu patolojiyi ve çürümeyi, has-
               dan, ayrıca da grup üyelerine kozmik olarak bir   talarımıza projekte ederek; son tahlîlde, hastala-
               bütünlük sunması veya bir bütünü temsîl ettirebil-  rımızın üfürükçülere gidiyor olmalarını cehâletle
               mesi açısından; hem sosyo-psikolojik açıdan vaz-  açıklayıp her zamân ki gibi yine kendi kendimizi
               geçilmezdir, sağaltıcıdır, hem de grup kimliği ve   temize mi çıkaracağız?

               11  Değerli hocamız Doğan Cüceloğu’nun Remzi Kitabevi’den çıkan “Savaşçı” adlı kitabı bu anlâmda eleştirel bir yaklaşımla okunabilir.
               12  Ken Wilber, Transandantal Sosyoloji, İnsan Yayınları, İstanbul, ©1995.


                                                                                                     21
   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28