Page 18 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 18

suçluyu gözünden tanıdığına inanmaktadır. Gencin   sında... İsterse çareme adli tıp baksın fakat bir hastaneye
             suçsuz olduğu anlaşıldığında ise kendini muhasebeye   girsem de kan kanseri çeken hastalar görsem acaba on-
             çeken Reis Bey, merhamete artık farklı bakmaktadır;   ları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum. Ben ne
             suçsuz yere düştüğü hapisten mahkemeye çıkarıldı-  yaptım? Uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, baba-
             ğında kendisini yargılayan hâkime; “İnsandaki kötülük   mın kanında hangi cinayeti işledim? Hangi mukaddesi
             iktidarını döve döve pekiştirmek yerine, hohlaya hohlaya   kirlettim ki kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek
             yumuşatmak. Merhamet! Hava gibi, su gibi muhtaç ol-  sorumlusu biliyorum? Dışımda ne arıyorlar? İçime doğ-
             duğumuz iksir... Baş aşağı bir cemiyeti, baş yukarı edecek   ru suçluyum ben! Bir de kalkmış belki kendimden birine,
             bir kudret. Acımasızca idama götürdüğüm çocuk; bana   ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar bütün
             "Buz çölünde yol alıyorsunuz." demişti. Hepimiz, bütün   ülkeyi sarar diye; tımarhanelik bir hayalin peşine düş-
             insanlık buz çölünde yol alıyoruz! Aldığımız nefesler bile,   müş gidiyorum! Reis beyefendi; Ceketim benimdir! Cep
             sipsivri kayalar şeklinde donuyor. Bakarken gözle bıçak-  benim ceketime aittir. Eroin de o cebin malıdır. Ben suç-
             lıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz! Damak kirletiyor, el   luyum, bana acımayın reis beyefendi... Bana acımak mer-
             donduruyor! Bütün bunların kanunlarını bilmiyoruz da,   hamete haksızlık olur! Göklerin merhamet dolu olduğu-
             kanun çıkarmaya kalkıyoruz! Olur mu hiç? Sen kaplanı   na inanıyorum... Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize
             yetiştir, besle, sonra pençe atıyor diye kement at, ipe çek!   dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz! Merhamet... Âlem bu
             Yazıktır kaplana, günahtır kaplana, merhamet!” diye   temel üzerinde! Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye
             seslenir. Bunun üzerine Hâkim: “O hâlde ceza ölçüleri,   merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet,
             hak, adalet” diye sorar.  Reis Bey: “Öyle değil! Bunlar,   sesi merhamet, pırıltılı şırıltılı su... Ne duruyorsunuz! Sö-
             doktorun çare bulamayınca bütün bir uzvu budamaya   kün sahte su borularını! Ev ev merhamet şebekesi kurun!
             mecbur kalması gibi, iç tedavi üstünde tedbirler...  Savcı:   Tepelerinizdeki çatıları da yıkın! Göklerle temasa geçin!
             Efendim. Merhamet ekmek olsa da bütün insanlığa di-  O zaman göreceksiniz ki; acı su borularından, kendi ken-
             lim dilim dağıtılsa payına hiçbir şey düşmeyecek lanetli   dine tatlı su akacak... Ve başlar üstünde, güneşe yol veren
             budur! Üstelik yüce reislik makamından bitirimhanelere   kubbeler yükselecek.”
             düşüp ipten, kazıktan kurtulma insanlar arasında ero-
             in çetesi kuran bir bedbahtın karşınızda kurtarıcı edâ-  Necip  Fazıl’ın  1964  yılında  kaleme  aldığı  Reis  Bey,
             sıyla adalet dersi vermeye kalkışması; tam bir şenaattir!   önemli ve üzerinde durulması gereken oyunlarından
             Kendisine yine reislik makamındayken söylediği bir sözü   biridir. Oyunlarının büyük çoğunluğu biyografik
             hatırlatırım. "Bizi daima işlenen suçun cüzzamlı suratı-  eserlere dayanan Necip Fazıl’ın diğerlerinden farklı
             na bakmaktan kaçıran bu edebiyat esnaflığını bir yana   olarak merhamet kavramı üzerinde yoğunlaştığı bir
             bıraksınlar!" ve bu görünen suçun görünmeyen bir yanı   oyunudur. Bilindiği gibi Üstat birçok tiyatro eserleri
             varsa onu ortaya döksünler!” diye cevap verir.   yazmış fakat bunlar arasında yalnızca birkaç tanesi
                                                          büyük ilgi görmüş, edebiyat tarihimizde derin izler
             Suç, suçlu, merhamet üzerine bu uzun konuşmasında   bırakmıştır.
             vicdan azabı çektiği için kendisine dahi acınılmasını
             dahi istemez. Ve şöyle der; “Bu ne acındırıcı mantık...   Püf Noktası
             Benim merhamet tezim bir dedektif kaidesi midir ki suç-
             luyu bulsun? Ben diyorum ki her fert başucuna; "Suçlu   1983 yılında vefat eden Üstat Necip Fazıl Kısakü-
             benim, herkes suçsuz!" levhasını asmalıdır. Ben diyorum   rek’in ölümünden on dokuz yıl sonra bulunan Püf
             ki yegâne kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesinde-  Noktası oyunu, fırtınalı dönemlerinde gözaltına alın-
             dir. Daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. Ama gö-  dığı sıralarda kaybolmuş olan birkaç eserinden biri
             rüyorum ki anlatamıyorum... Hissediyorum ama anlata-  olarak biliniyor. Medyadaki hiyerarşik işleyişi, özel-
             mıyorum! Çocuk, "Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz..."   likle de medya iktidar ilişkisi ve onun silah olarak kul-
             dedi. Ağladıkça anlıyorum... Ağladıkça anlıyorum...   lanılmasını konu eden Püf Noktasının yazılış tarihi
             Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim. Hem de öy-  oldukça eski olmasına rağmen, içeriğiyle sanki günü-
             lesine kaybettim ki; Amerika'da bir cinayet işlense de,   müz medya-iktidar ilişkisini anlatmaktadır. Bir gaze-
             Dünya çapında bir ses sorsa; "Katil kim?", "Benim!" diye   teci ve çevresindeki birkaç aydın ve sanatçının, basını
             haykırabilirim! Soğuk kış geceleri, köprü altında yatan   nasıl silah olarak kullanıp hükümetleri nasıl iktidara
             çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yaka-  taşıdığı üzerinde gelişen oyun, “Medya Kritik” diye-

          16           2022/2
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23