Page 64 - My FlipBook
P. 64
YUSUF — Ne olur, bir parça sükûnet, biraz soğukkanlılık!
MACĠDE — Üniversiteyi bitireli altı sene geçti. (Bir an durak) Seninle orada,
annesizve babasız, aile himayesi görmemiĢ, kendi kendisini yetiĢtirmeye mecbur,
kaderleri birbirine eĢ iki çocuktuk. Mezun olur olmaz evlendik. Bu altı sene
içinde senin kazandığın muvaffakiyet acaba kime nasip oldu? Staj devreni
bitirdin, bir hamlede par-ladm, yükseldin; en büyük müesseselerin malî müĢaviri,
avukatı oldun. Evimiz, Kadırga'daki kulübeden, sekeseke, atlıya atlıya Moda'ya
kadar geldi. (Bir an durak) Gelmez olaydı; keĢke kulübemizde kalsaydık da, sen
elâleme istida yazıp, bize her akĢam yalnız bir lokma ekmek taĢısay-dın...
(Ellerivh etrafı gösterir.) Sürünmemiz, aç kalmaiaii,, rezil olmamız için böyle
bir hayata
194
ulaĢmalıymıĢız! Bir de arkamızdan dünyaya bir çocuk davet ettik. Bütün bu
hallere Ģahit olsun diye; babası yapsın, o çeksin diye...
YUSUF — (Bağırır) Benim bir hasta olduğumu bilmiyor musun?
MACĠDE — (Son derece vekarlı) Biliyorum! Bu iğrenç tavrın, piĢkinliğin de
hastalığından geliyor. Bilmez olur muyum? Sen bir frengiliden, cüzzamlıdan,
trahomludan daha çirkin bir hastasın! (Sesi çığlıklaĢır) Fakat söyle, beni ve
beĢ yaĢındaki oğlunu nasıl kurtaracaksın? Yoksa bizden mes'ul değil misin?
Söyle, sende bu kadar da mı erkeklik duygusu kalmadı?
YUSUF — Macide, benim merhametli karım, sana Allahın birliği üzerine yemin
ederim ki, ben bu felâket yolundan döneceğim. Göreceksin, yazık oldu dediğin
herĢey, bende nasıl tekrar yerini bulacak! Ġstidadım, aklım, mesleğim,
gençliğim, Ģerefim, nasıl yeniden ıĢıldayacak!... Bana yalnız bu akĢam izin ver!
Sorma, hesap isteme! Bırak, nasıl kirlenirsem kirleneyim, ne kaybedersem edeyim
bu akĢam.. Yarın, gün doğarken, yerime baĢka bir adam doğacak.. Ġnan, yemin
ediyorum!
MACĠDE — Ġnanmıyorum! Eğer bana bu tarzda, yalanların en sanatlısını
söylüyorsan, düĢün, hudutsuz alçalıĢın önünde daha ne kadar hudutsuzlaĢıyorsun!
YUSUF — Bana yalnız on saat izin ver! ġimdi saat 11... Yarın saat 9 da, sana
kocan, hastalığının bütün sırrıyla beraber, tertemiz, anne sütünden daha temiz,
dönecek.. HerĢeyi yarın anlıya-caksm, seninle yarın konuĢacağım.
MACĠDE — (Nefret ve ıstırapla sırıtır) Bana, altı senedenberi hergün "Seninle
yarın konuĢaca-
195
ğım" diyorsun! Bugün veresiye, yarın peĢin.. (Bir an durak) Ġradesiz yalancı,
körkütük benlik sarhoĢu! Sen yalancı, filân da değilsin; her kumarbaz gibi,
dünyanın en büyük yalanma inanmıĢsın! Meçhulün, gaibin, herkesin baĢındaki tacı
silip süpüreceğini, eriteceğini, birleĢtireceğini, bunlardan tek bir taç
yapacağını ve onu senin baĢına giydireceğini sanıyorsun! Sen yalan
söylemiyorsun; kendi inandığın büyük yalana benim gibileri de inandırmaya
çalıĢmaktan baĢka suçun yok! Bilmem bu nasıl bir suç!
YUSUF — (Atılır) Bunlar ne sözler Macide? Benimle ilk defa böyle konuĢuyorsun!
Ne zaman düĢündün, buldun bu korkunç fikirleri?
MACĠDE — (Daima vekar ve ıstırap içinde) Günde yirmi dört saat, yalnız kendini,
halini dü-Ģündüre düĢündüre beni erdirdin. Bir son verelim artık bu iĢe!
YUSUF — (Mağrur) Bu iĢe sonu ben vereceğim! Nasıl bir son, göreceksin, yarın
sabahı bekle! MACĠDE — Senin, ben, ben, ben, "ben" inden iğreniyorum! Güya
avukatsın; (Bir köĢedeki bir masanın çekmecesini gösterir) Ģu çekmecede bir sürü
icra kâğıdı, ödeme emri bekliyor. Borcun herhalde on binin üstünde... Bir gün
herĢey, hep birden patlak verecek! Ne yapacaksın? YUSUF — (Gayet ıstıraplı)
Görürsün! MACĠDE — Halıya kaç para aldın? YUSUF — Birkaç bin lira... MACĠDE —
Sekiz on bin lira eder dememiĢ
ler miydi?
YUSUF — Onu rehin diye verdim. Ġki gün
sonra alacağım.
MACĠDE — (Halinde ani bir değiĢiklik,
196
lerler) Gel, Yusuf, onu büsbütün sat, herĢeyimizi jat, benim elbiselerimi,
kürklerimi de sat, çırılçıplak kalalım.... Fakat bu illetten kurtul!
Borçlarımızı ödiyelim, bir kulübeye çekilelim, çocuğumuzla baĢ baĢa, su ve