Page 115 - Efsane
P. 115
JUNE
THOMAS’IN ATEŞ ETTİĞİ KADIN DAHA YERE DÜŞMEDEN ÇOCUĞUN çatıdan fırlayıp
onlara doğru uçtuğunu gördüm. Donakaldım. Bu olanların hepsi yanlıştı.
Kimsenin zarar görmemesi gerekiyordu. Komutan Jameson bana evdekileri
öldürmeye niyeti olduğunu söylememişti, onların hepsini tutuklayıp sorgulamak
için Batalla Binası’na götürecektik. Gözlerim Thomas’a kaydı, acaba o da benim
hissettiğim korkuyu hissetti mi diye merak ettim. Fakat yüzünde hiçbir ifade
olmaksızın, silahını çekmiş duruyordu.
Komutan Jameson, “Yakalayın onu!” diye bağırdı. Çocuk, askerlerden birinin üzerine düşüp bir çamur
deryası içinde yere serildi. “Onu canlı götürüyoruz.”
Artık Day olduğunu öğrendiğim çocuk, askerler onun üzerine doğru giderken iç burkan bir feryatla en
yakındakinin üzerine atladı. Bir şekilde silahını almayı başardı ama başka bir asker hemen silahı elinden
düşürdü.
Komutan Jameson bana bakıp belinden silahını çıkardı.
“Komutanım, hayır!” diye bağırdım fakat beni umursamadı. Aklımdan Metias geçti.
Bana dönüp kızgın bir şekilde, “Askerlerimi birer birer öldürmesine göz yumacak değilim,” diye çıkıştı.
Sonra da Day’in sol bacağını hedef alıp ateş etti. İrkildim. Kurşun hedefini kaçırdı (diz kapağını hedef
almıştı) ve baldırının dış kısmındaki ete isabet etti. Day acı dolu bir çığlık atarak askerlerin oluşturduğu
çemberin ortasına yığıldı. Şapkası kafasından düştü. Sarı saçları dağıldı. Askerlerden biri sert bir tekmeyle
onu bayılttı. Ellerini kelepçeleyip gözlerini bağladılar ve ağzını tıkadılar, sonra da bekleyen araçlardan
birinin içine tıktılar. Bir süre sonra dikkatim evden çıkardığımız ikinci tutukluya döndü, büyük ihtimalle
Day’in kardeşi ya da kuzeni olan genç bir adam. Bize var gücüyle bağırarak anlayamadığımız bir şeyler
söylüyordu. Askerler onu da ikinci araca soktular.
Thomas bana maskesinin üzerinden onaylayan bir bakış attı ama Komutan Jameson sadece kaşlarını
çatıyordu. “Drake’te neden senin için baş belası dediklerini şimdi anlıyorum” dedi. “Burası üniversite değil.
Benim hareketlerimi sorgulayamazsın.”
Bir yanım özür dilemek istedi fakat bütün bu olanlar fazla gelmişti, çok kızgın, çok heyecanlı ya da çok
rahatlamış bir haldeydim. “Peki ya, planımız? Komutanım, kusura bakmayın ama sivilleri öldürmekten
bahsetmemiştiniz.”
Komutan Jameson bir kahkaha attı. “Ah, Iparis,” diye cevap verdi. “Eğer anlaşma yapmaya kalksaydık
bütün gece burada beklemek zorunda kalacaktık. Ne kadar hızlıca hallettik, gördün mü? Hedefimizi çok
daha çabuk ikna etti.” Başka yere döndü. “Fark etmez. Artık jipe binebilirsin. Merkeze geri dön.” Eliyle
hızlıca bir işaret yaptı ve Thomas emir verdi. Diğer askerler tekrar eski düzenlerine girdi. Komutan en
öndeki araca bindi.
Thomas yaklaştı ve bana dönüp şapkasına dokundu. “Tebrik ederim, June,” diyerek gülümsedi. “Sanırım
gerçekten başardın. Ne macera ama! Day’in suratındaki ifadeyi gördün mü?”