Page 120 - Efsane
P. 120
beyaz bir ışık görebildim; ağzıma kan doldu. Bir klik sesi duydum, sonra da şakağıma değen soğuk metali
hissettim. “Yanlış cevap. Açık konuşayım. Bir yanlış cevap daha verirsen, ağabeyin John'un çığlıklarını ta
buradan duyabilmeni sağlarım. Bir tane daha yanlış cevap verirsen küçük kardeşin Eden da aynı kaderi
paylaşır.”
John ve Eden. En azından ikisi de hayattaydı.
Silahını çekerken çıkan sesten silahın boş olduğunu anladım. Görünüşe göre sadece beni tartaklamak
istiyordu.
Kız silahını şakağımdan çekmedi. "Kaç yaşındasın?”
"On beş.”
"Bu daha iyi işte.” Kız silahını biraz indirdi. "Şimdi de itiraf zamanı. Arcadia
bankasındaki soygundan sen mi sorumluydun?"
On saniyelik yer. "Evet.”
"O zaman oradan 16500 Notun çalınmasından da sen sorumlusun.”
“Doğru bildin."
"İki yıl önce İç Savunma Bakanlığfnın yağmalanıp cepheye gidecek iki hava
gemisinin imha edilmesinden de sen mi sorumlusun?
"Evet."
"Burbank hava üssünde bekleyen on adet F-472 savaş jetini tam cepheye
gitmeden önce sen mi ateşe verdin?”
"Bundan biraz gurur duyuyorum.”
"Alta bölgesindeki karantina alanının kenarında nöbet tutan bir askere saldırdın
mı?"
"Onu bağladım, sonra da karantina altındaki bazı ailelere yiyecek götürdüm.
Aman ne kötü etmişim."
Birkaç suçumu daha sıraladı, bazılarını zor hatırlayabildim. Ardından en son
suçumdan bahsetti.
“Los Angeles Merkez Hastanesi’ni yağmalarken şehir devriyesi yüzbaşılarından
birini sen mi öldürdün? Medikal malzeme çalıp üçüncü kata zorla giren sen
miydin?"
Başımı kaldırdım. "Metias isimli yüzbaşı.”
Bana soğuk bir bakış attı. "Evet, ağabeyim."
Demek öyle. Demek bu yüzden benim peşimdeydi. Derin bir nefes aldım.
"Ağabeyin. Onu ben öldürmedim, ben öldürmüş olamam. Tetik çekmeye bu
kadar meraklı olan sîzlerin aksine ben insanları öldürmem.”
Cevap vermedi. Bir an için birbirimize baktık. Garip bir acıma duygusu hisseder
gibi oldum ama hemen kendimi tuttum. Bir Cumhuriyet ajanı için
üzülmeyecektim.