Page 17 - Efsane
P. 17
Bunu sadece olayı izah etmek için söylemiştim ama biraz alay edercesine çıktı
ve onu pek de mutlu etmiş görünmüyordu. “Bir şeyi açıklığa kavuşturalım,
Bayan Iparis,” dedi. “Çok zeki olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Mükemmel
notlarınız sayesinde özel muamele gördüğünüzü düşünüyor olabilirsiniz. Hatta
bu okulda hayranlarınız olduğunu bile sanıyor olabilirsiniz, bütün bu
saçmalıklardan dolayı.” Kapının dışında toplanmış öğrencilere işaret etti.
“Ancak ben ofisimdeki bu toplantılarımızdan bir hayli sıkıldım, inanın bana,
mezun olup da bu ülkenin sizin için seçeceği göreve atandığınızda, bu
maskaralıklar oradaki üstlerinizin hiç de hoşuna gitmeyecek. Anladınız mı?”
Başımla onayladım çünkü benden yapmamı istediği şey tam da buydu. Ancak
yanılıyordu. Ben zeki olduğumu sadece düşünmüyordum. Bütün Cumhuriyet
içinde Denemesinde 1500 tam puan alan tek kişi bendim. Buraya, ülkenin en iyi
üniversitesine on iki yaşında, dört sene erkenden gönderildim, ikinci yılımı
atladım, üç yıl boyunca Drake’te hep tam not aldım. Zekiydim. Cumhuriyetin iyi
genler dediği şey bende vardı ve profesörlerim her zaman iyi genlere sahip
olanlar, daha iyi asker olur ve iyi askerler Koloniler karşısında daha yüksek zafer
şansı demektir derdi. Eğer ben öğleden sonraki askerî eğitim derslerinin bana
silah taşırken duvara tırmanma hakkında yeterince şey öğretmediğini
hissediyorsam, o zaman... yani, on dokuz katlık bir binanın yan duvarını sırtımda
bir XM-621’le aşmak zorunda kalmak benim suçum değildi. Yaptığım tek şey
ülkem için kendimi geliştirmekti.
Dedikodulara göre, Day bir keresinde beş katı sekiz saniyeden az bir sürede
aşmış. Eğer Cumhuriyet’in en çok aranan suçlusu bunu başarabiliyorsa, en az
onun kadar hızlı olmadan onu yakalamayı nasıl düşünebilirdik ki? Ayrıca onu
yakalayamıyorsak savaşı kazanmayı nasıl düşünebilirdik?
Bayan Whitaker’ın masası üç kere bipledi. Parmağı bir tuşun üstündeydi.
“Evet?”
Gelen ses, “Yüzbaşı Metias Iparis girişte bekliyor,” diye yanıtladı. “Kız kardeşi
için gelmiş.”
“Pekâlâ, içeri alın.” Düğmeyi bırakıp parmağını bana doğrulttu. “Umarım senin
şu ağabeyin seninle doğru düzgün ilgilenmeye başlar çünkü eğer bu dönem bir
kez daha bu ofise gelecek olursan...” Sanırım istediğimden daha sert bir şekilde,
“Metias benim ölmüş annem ile babamdan daha iyi bir iş çıkarıyor,” diye cevap
verdim. Rahatsız edici bir sessizlik oldu.