Page 18 - Efsane
P. 18
Sonunda, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir sürenin ardından, holden bir kargaşa
yükseldi. Kapının camına dayanmış olan öğrenciler aniden dağıldı, gölgeleri
uzun bir silüete yer açmak için kenara çekildi. Ağabeyime.
Metias kapıyı açıp içeri girerken, holdeki bazı kızların gülüşlerini elleriyle
sakladıklarını görebiliyordum. Ama Metias’ın bütün dikkati benim üzerimdeydi.
Altın bir pırıltı saçan siyah gözlerimiz âdeta birbirinin aynısıydı, uzun
kirpiklerimiz ve koyu saçlarımız da.
Uzun kirpikleri Metias’a çok yakışıyordu. Ardındaki kapı kapalı da olsa,
dışarıdan gelen fısıldamaları ve kıkırdamaları duyabiliyordum. Görünüşe göre
devriye görevinden sonra doğruca kampüsüme gelmişti. Üniformasıyla çakı
gibiydi: çift sıra altın düğmeli siyah subay paltosu, eldivenleri (neopren, spectra
astarlı, yüzbaşı rütbesi işlemeli), omuzlarında parlayan apoletler, resmî asker
şapkası, siyah pantolon, cilalı çizmeler. Gözlerimiz buluştu.
Çok kızgındı.
Bayan Whitaker, Metias’a göz alıcı bir şekilde gülümsedi. “Ah, yüzbaşı!” diye
bağırdı. “Sizi görmek ne büyük zevk!”
Metias şapkasının ucuna dokunarak kibarca selam verdi. “Tekrar bu koşullarda
olması üzücü,” diye cevap verdi. “Özürlerimi kabul edin.” “Sorun değil,
yüzbaşı.” Dekan sekreteri elini önemsemez bir tavırla salladı. Tam bir yalakaydı;
özellikle az önce Metias hakkında dediklerinden sonra. “Hiç de sizin suçunuz
değil. Kardeşiniz bugün öğle tatili sırasında yüksek bir binaya tırmanırken
yakalandı. Kampüsten iki blok öteye kadar gitmiş. Bildiğiniz gibi, öğrenciler
antrenman için sadece kampüsteki tırmanma duvarlarını kullanabilirler, ve gün
içinde kampüsten ayrılmak yasaktır...”
Metias gözünün ucuyla bana bakarak, “Evet, biliyorum,” diye sözünü kesti.
“Öğle vakti Drake’in üstünde gezen helikopterleri gördüm ve... June’un bu işe
bulaşmış olmasından şüphelendim.”
Üç helikopter vardı. Beni binanın kenarından kendileri tırmanarak alamadıkları
için bir ağla çektiler.
Metias, “Yardımınız için teşekkürler,” dedi sekretere. Bana doğru parmaklarını
şaklattı, kalkma zamanı gelmişti. “June kampüse döndüğünde çok daha uslu
olacak.”