Page 178 - Efsane
P. 178

her bloğun kırmızı şeritlerle çevrili olduğunu ve veba devriye askerlerinin gaz
               maskeleri ve siyah pelerinleriyle her sokağın köşesinde durduğunu fark ettim. X
               işareti konmuş kapıların ardı arkası kesilmiyordu. Bir devriyenin kapı kapı
               dolaşıp rutin taramalardan birini yaptığını gördüm. İçimden bir ses, tıpkı
               Metias’ın dediği gibi onların şu anda insanlara azar azar ilaç dağıttıklarını ve
               birkaç hafta içinde bu vebanın “sihirli” bir şekilde ortadan kalkmış olacağını
               söylüyordu. Day’in evine ya da eskiden evi olan yere bakmamaya özen

               gösteriyordum. Sanki annesinin cesedi hâlâ orada, sokakta yatıyormuş gibi
               geliyordu.

               Day’le tanıştığım yere ulaşmam on dakikamı aldı. Burada çatılar halat fırlatıcımı
               kullanamayacağım kadar dayanıksızdı. Dikkat ederek yavaşça yere indim,

               çeviktim ama Day kadar değil ve göl kıyısına kadar karanlık sokaklardan
               yürüdüm. Islak kum ayağımın altında eziliyordu.

               Arka sokaklardan geçiyor, sokak lambalarına, sokak polislerine ve hiç bitmeyen
               kalabalığa yaklaşmamaya çalışıyordum. Day bir keresinde bana Kaede’yle

               buralarda, Alta ve Winter’ın sınırında bulunan bir barda tanıştığını söylemişti.
               Şimdi de buradan geçerken etrafı tarıyordum. Çatıdan bakarken onun bana
               söylediği yere ve tarife uygun bir düzine kadar bar bulunduğunu görebiliyordum;
               şimdi yere indiğimde dokuz tane sayabildim.

               Kafamı toparlayabilmek için birkaç kere bir sokakta durdum. Eğer burada

               yakalanır da ne yaptığım anlaşılırsa, büyük ihtimalle beni öldürürlerdi. Hem de
               sorgusuz sualsiz. Bu düşünce kalbimin hızla atmasına neden oldu. Fakat sonra
               ağabeyimin sözlerini hatırladım. Bu, gözlerimi yakmaya, dişlerimi sıkmaya
               yetiyordu. Artık geri dönemeyecek kadar ilerlemiştim.
               Birkaç bardan eli boş döndüm. Hepsi aynı görünüyordu; kısık gaz lambası ışığı,

               duman ve kargaşa, arada bir köşede yapılan Skiz dövüşü. Her dövüşü kontrol
               ettim, ayrıca o çemberden yeterince uzak durmam gerektiğini öğrenmiştim. Her
               barmene sarmaşık dövmeli bir kızı tanıyıp tanımadığım sordum. Kaede’yi
               tanıyan yoktu.
               Bir saat kadar geçti.
               Sonra onu buldum. (Aslında o beni buldu.) Barın içine adımımı atacak fırsatım
               bile olmamıştı.

               Bitişikteki bir sokaktan çıkıp barın yan kapısına doğru daha yeni yönelmiştim ki
               omzumun yanından bir şey uçup geçti. Bir hançer. Anında yoldan çekildim. Biri
               ikinci kattan sıçradı, bana hücum etti ve ikimizi de gölgelere devirdi. Sırtımı
   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182   183