Page 176 - Efsane
P. 176

olan genç bir kaçak yakalandı. Gözü pek ve atılgandı, kurallara aptalca karşı
               koyuyordu, aynı derecede zahmet vericiydi. O da infaz tarihinden önce kaçmaya
               çalıştı. Ona ne olduğunu biliyor musunuz, Bay Wing?" Uzandı, elini alnıma
               koyup kafam duvara değene kadar beni geriye itti. "Onu yakaladığımızda
               merdivenlere kadar kaçabilmişti. İdam günü geldiğinde, mahkeme onu
               öldürmem için bana izin verdi." Eli alnımı sıkıyordu. “Sanırım kurşuna dizilmeyi
               tercih ederdi.’’

               "Bir gün sen ondan da kötü bir şekilde gebereceksin,” diye patladım.
               Komutan Jameson kahkaha attı. "Sonuna kadar huysuz olacaksın, değil mi?”
               Başımı bırakıp bir parmağıyla çenemi kaldırdı. "Ne kadar da eğlencelisin, güzel
               çocuğum.”
               Gözlerimi kıstım. Bana engel olamadan, tutuşundan fırlayıp dişlerimi eline
               geçirdim. Çığlığı bastı. Olabildiğince sert bir şekilde, ağzıma kan tadı gelene

               kadar ısırdım. Komutan Jameson beni duvara yapıştırdı. Darbeyle sarsıldım.
               Komutan elini tuttu, ben bayılmamaya çalışıp gözlerimi kırparken acı içinde
               dans ediyordu. İki asker ona yardım etmeye çalıştı, ama onları savuşturdu.
               “İdam edilişini dört gözle bekliyor olacağım, Day," diye hırladı. Elinden kan
               damlıyordu. “Dakikaları sayıyor olacağım!” Sonra da öfkeyle çıkıp arkasından
               kapıyı çarptı.


               Gözlerimi kapayıp kimse yüzümü görmesin diye başımı kollarımın arasına
               gömdüm. Dilime kan gelmişti; metal tadı hissedince ürperdim. Henüz idam
               günüm hakkında düşünmeye cesaretim olmamıştı. Hiçbir kaçış olmadan bir idam
               mangasının önünde durmak nasıl bir duyguydu? Düşüncelerim zihnimde dönüp
               durdu ve sonunda June’un bana fısıldadığı şeyleri hatırladım. Tek başına

               başaramazsın, yardımıma ihtiyacın olacak.

               Bir şey keşfetmiş olmalıydı; ağabeyini gerçekte kimin öldürdüğünü ya da
               Cumhuriyet’le ilgili başka bir gerçeği. Beni şimdi kandırması için hiçbir sebep
               yoktu... Artık kaybedecek hiçbir şeyim, onun da kazanacak hiçbir şeyi yoktu. Bu

               düşüncenin zihnime yerleşmesini bekliyorum.

               Bir Cumhuriyet ajanı kaçmama yardım edecekti. Kardeşlerimi kurtarmama...
               Aklımı kaçırıyor olmalıydım.
   171   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181