Page 177 - Efsane
P. 177

JUNE




               DRAKE’TE GECE VAKTİ GÖRÜNMEDEN DOLAŞMAK İÇİN EN İYİ
               yöntemin çatılardan gitmek olduğunu öğrenmiştim. O yükseklikte neredeyse

               görünmez sayılırdım -yerdeki insanlar dikkatlerini sokaktakilere verirdi- ve
               ayrıca durduğum yerden gideceğim noktayı en iyi şekilde görebilirdim.

               Bu gece Lake ve Alta’mn sınırına, Kaede’yle Skiz dövüşü yaptığım yere doğru
               ilerliyordum. Onu şimdi, sabah Batalla Binasına dönüp sabah Komutan Jameson

               la Day’in başarısız kaçma girişimini konuşmadan önce bulmalıydım. Kaede,
               Day’in yaklaşmakta olan idamı için en iyi müttefikim olacaktı.
               Saat geceyarısını geçince baştan aşağı siyahlar giyindim. Siyah tırmanış botları.
               İnce ve siyah bir havacı ceketi. Belimde bıçaklar. Omzumda da küçük siyah bir
               çanta. Silahlarımı getirmedim; kimsenin veba bölgelerinde izimi sürmesini
               istemiyordum.


               Apartmanımızın tepesine kadar çıktım, tek başıma çatıda dururken rüzgâr her
               yanımı sarıyordu. Havadaki nemin kokusunu alabiliyordum. Bazı teraslarda bu
               saatte bile hayvanlar otluyordu. Onları görünce acaba bunca yıldır bir et
               fabrikasının üstünde mi yaşıyordum acaba diye düşündüm. Buradan Los Angeles

               şehir merkezinin tamamını, aynı zamanda da etrafındaki bölgeleri ve devasa
               gölü Pasifik Okyanusundan ayıran kara hattını görebiliyordum. Zengin bölgeler
               ile yoksul olanların tam olarak nerede ayrıldığını görmek kolaydı; elektrikten
               gelen sabit ışık yerine kıpraşan gaz lambaları, açık hava ateşleri ve termik
               santralleri gördüğünüz yerlerden ayrılıyordu.


               İki bina arasına ince bir kablo bağlamak için halat fırlatma aparatı kullandım.
               Sonra da Batalla ve Ruby bölgelerinden iyice uzaklaşana kadar binadan binaya
               sessizce kaydım. Burada işler biraz zorlaşıyordu. Binalar arık eskisi kadar uzun
               değildi ve çatılar parçalanıyordu, bazıları aşırı güç halinde çökme tehlikesiyle
               karşı karşıyaydı. Hedeflerimi dikkatlice seçiyordum. Birkaç sefer firlatıcıyı
               çatıdan daha alçağa hedef almak zorunda kaldım ve sonra o tarafa geçince

               tepeye çıkana kadar önce kollarımı, sonra bacaklarımı atarak tırmandım. Lake
               bölgesinin dış semtlerine vardığımda boynumdan ve sırtımdan ter damlıyordu.

               Gölün ucu sadece birkaç blok ötedeydi. Bölgeye şöyle bir baktığımda, neredeyse
   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182