Page 61 - Efsane
P. 61

Ama orada olacağını biliyordum. Bu ilaçlara umutsuzca ihtiyaç duyuyordu.
               Benim de bu akşam için tek umudum onun gelmesiydi; bir ipucu, bir başlangıç
               noktası, hedefe biraz olsun yaklaşmak, bu suçlu çocuk hakkında kişisel herhangi
               bir şey.


               Sokak lambalarının altında yürümemeye dikkat ediyordum. Aslında çatılarında
               güvenlik görevlileri bulunan finansal bölgeye gitmiyor olsaydım, çatılardan
               atlayarak giderdim. Her yanımda JumboTron'lar renkli kampanyalarını bangır
               bangır ilan ediyordu, reklamlarının sesi şehir hoparlörlerinden cızırtılı ve
               sarsıntılı geliyordu. İçlerinden biri Day’in güncellenmiş profilini gösterdi; bu
               sefer ekranda uzun siyah saçlı bir çocuk vardı. JumboTron’ların hemen yanında
               titreşen sokak lambaları ve altında yürüyen gece vardiyası işçileri, polisler ve

               tüccarlar vardı. Arada bir arkasında birkaç müfreze birliğinin takip ettiği bir tank
               geçiyordu. (Bu askerlerin kollarında mavi çizgiler vardı; belli ki cepheden gelen
               ya da cepheye giden askerlerdi. Silahlarını yanlarında, iki elleriyle birden
               tutuyorlardı.) Bana hepsi Metias gibi görünüyordu, dikkatimin bozulmaması için
               biraz daha derin nefes alıp biraz daha hızlı yürümem gerekti.


               Batalla’nın içinden geçerken uzun yolu seçtim, yan yollardan ve terk edilmiş
               binalardan geçtim, askerî sahadan iyice uzaklaşana kadar durmadım.

               Sokak polisi benim görev üzerinde olduğumu bilmeyecekti. Eğer beni bu şekilde
               giyinmiş, kızılötesi gözlükler takarken görürlerse kesin sorguya çekerlerdi.


               Arcadia bankası sessiz bir sokakta yer alıyordu. Bir arka sokağın sonundaki park
               yerine gelene kadar bankanın arka tarafından ilerledim. Ardından gölgelere
               saklanıp bekledim. Gözlüklerim etraftaki renkleri sildi. Etrafıma bakınca çatılara
               dizilmiş şehir hoparlörleri, çöp kutusunun kapağında kuyruğu kıpırdayan bir

               sokak kedisi ve her yerine Koloni karşıtı ilanlar yapıştırılmış, terk edilmiş bir
               büfe gördüm.

               Vizörümdeki saat 23:53’ü gösteriyordu. Kendimi Day’in geçmişini düşünmeye
               zorlayarak geçiriyordum. Day, kayıtlarımızda bu bankadaki soygundan önce üç

               kere daha görülmüştü. Sadece bu olaylarda parmak izi bulmuştuk; işlediği diğer
               suçların sayısını tahmin edemiyordum bile. Bankanın arka sokağına daha da
               yakından baktım. Arka girişinde dört tane silahlı güvenlik görevlisi varken bu
               bankaya on saniyede nasıl girebilmişti? (Sokak dardı, ikinci ya da üçüncü
               katların duvarlarına sıçrayabilmek için ayağını basacak yeterince yer bulabilmiş

               olabilirdi; bu arada da güvenlik görevlilerinin silahlarını onlara karşı kullanmıştı
   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66