Page 57 - Efsane
P. 57
nasıldı?
Andımız bitince, hayat devam etti. Duvar yazılarıyla kaplı bir Çin restoranına
girdim. Kapıdaki görevli bana birkaç dişi eksilmiş ağzıyla kocaman gülümsedi
ve beni çabucak içeri aldı. "Bugün gerçek Tsingtao biramız var,” dedi. "Şanlı
seçmenimizin ta kendisine gönderilmiş ithal bir hediyeden kalan kasalar. Saat
altıya kadar ömrü var." Bunları derken gözleri tedirgin bir şekilde etrafı taradı.
Ona sadece baktım. Tsingtao birası öyle mi? Evet, tabii. Babam duysa buna
gülerdi. Cumhuriyet, Çin’le ithalat antlaşmasını (ya da Cumhuriyet'in iddia
etmekten hoşlandığı gibi “Çin’i fethedip işletmelerini ele geçirmeyi) sadece
gecekondu bölgelerine kaliteli mal ithal etmek için yapmamıştı. Daha büyük
olasılıkla bu adam iki ayda bir ödemesi gereken hükümet vergilerini ödemekte
oldukça gecikmişti. Evinde imal ettiği biraların şişelerine sahte Tsingtao etiketi
yapıştırma riskine girmiş olması için başka bir sebep göremiyordum. Yine de
adama teşekkür edip içeri girdim. Böyle yerler bilgi edinmek için oldukça iyiydi.
Karanlık bir yerdi. Havada pipo dumanı, kızarmış et ve gaz lambası kokusu
vardı. Bara ulaşana kadar dağınık masa ve sandalyelere çarpa çarpa ilerledim;
geçerken başında kimsenin bulunmadığı tabaklardaki yiyecekleri kapıp
gömleğimin içine soktum. Müşteriler arkamda büyük bir çember oluşturmuş,
Skiz dövüşü için tezahürat yapıyorlardı. Sanırım bu bar yasadışı kumar
oynanmasına göz yumuyordu. Eğer biraz akılları varsa, kazandıkları parayla
sokak polisine rüşvet vermeye hazır olurlardı, yoksa vergi vermeden para
kazandıklarını bağıra bağıra ilan etmiş olurlardı.
Barmen kız kaç yaşında olduğumu kontrol etmekle uğraşmadı. Bana bakmadı
bile. "Ne içersin?" diye sordu.
Başımı salladım. "Sadece biraz su lütfen," dedim. Arkamda dövüşçülerden biri
yere yığılırken büyük kükreme ve tezahüratlar duydum.
Bana şüpheci bir bakış attı. Gözleri yüzümdeki sargıya kaydı. "Yüzüne ne oldu,
çocuk?"
"Teras kazası. İneklerle ilgileniyorum."
Yüzünü tiksintiyle buruşturdu ama ilgisini çekmeyi başarmıştım. "Yazık. Bunun
için bir bira istemediğinden emin misin? Canın yanıyordur.”
Tekrar başımı salladım. "Sağ ol, kuzen ama ben içmiyorum. Tetikte olmayı
tercih ediyorum.”