Page 56 - Efsane
P. 56

DAY




               ÖĞLEDEN SONRA GEÇ SAATTE BİLE HAVA DELİCESİNE sıcaktı. Alta ve
               Winter bölgelerinin sokaklarında topallayarak yürüyordum. Göl boyunca

               ilerleyip açık alana çıkıp insan kalabalığında kaybolmuştum. Yaralarım hâlâ tam
               olarak iyileşmemişti. Bize yardım eden adamın verdiği asker pantolonuyla
               Tess'in çöpte bulduğu ince yakalı bir gömlek giyiyordum. Şapkam iyice aşağı
               çekilmişti, sahte kılığıma bir de sol gözümü kapattığım bir sargı parçası
               eklemiştim. Sıradışı pek bir şey yoktu. Hele burada, fabrikalarda yaralı onca işçi
               varken. Bugün dışarıya yalnız başıma çıkmıştım; Tess birkaç sokak aşağıda,

               gözlerden uzakta, gizli bir ikinci kat boşluğunda saklanıyordu. Zorunda
               kalmadığım sürece, ikimizi birden riske atmanın anlamı yoktu.

               Etrafımı tanıdık sesler çevreliyordu; sokak satıcıları yandan geçenlere sesleniyor,
               haşlanmış kaz yumurtası, gözleme ve sosisli sandviç satıyorlardı. Marketlerin,

               kafelerin önlerinde görevliler duruyor, müşteri çekmeye çalışıyorlardı. Eski
               püskü bir araba, yolda tıngır mıngır ilerliyordu. İkinci vardiya işçileri yavaş
               yavaş evlerine dönüyorlardı. Birkaç kız beni fark etti, onlara bakınca da
               kızardılar. Gölün etrafında tekneler pat pat ederek ilerliyor, kenarlarda dönen dev
               su türbinlerine değmeden gitmeye dikkat ediyorlardı; kıyıdaki sel sirenleri sessiz
               ve ışıkları sönüktü.


               Bazı bölgeler bloke edilmişti. Bu bölgeden uzak duruyordum; askerler burayı
               karantina alanı olarak işaretlemişti.


               Evlerin çatılarında dizilmiş olan hoparlörler çatırdıyordu, JumboTron’lar
               reklamlarına -veya bazı durumlarda yeni bir Vatansever saldırısı hakkındaki
               uyarılarına- ara verip bayrağımızın videosunu göstermeye başladı. Andımız
               başlarken caddelerdeki herkes hareket etmeden durdu.


               Büyük Amerikan Cumhuriyeti'nin bayrağına, Seçmen Primo’ya, şanlı
               eyaletlerimize, Kolonilere karşı birlik olmaya, yaklaşmakta olan zafere bağlı
               kalacağıma yemin ederim.

               Seçmen Primo’nun ismi geçtiğinde, başkente doğru selam verdik. Sessizce

               andımızı mırıldanıyordum ama sokak polisleri başka tarafa bakarken son iki
               kısmı söylemedim. Acaba Kolonilere karşı savaş başlamadan önce andımız
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61