Page 32 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 32

II- Esir Kampında İnsan İlişkileri          yiyen esirlerin çaresizliği; diğer tarafta onların çare-
                                                          sizliğini gördükçe bundan büyük haz duyan, ezilen
              Cengiz Dağcı 9 Ağustos 1941 öğle saatlerinde   karşısında gücün doruğuna ulaşan, şartları daha da
           Bug Nehri kıyısında Almanlara esir düşmüştür. İki   zorlaştırmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan zalim  as-
           gün sonra yaklaşık iki yüz esirle birlikte Kirovograd   kerler… Cengiz Dağcı savaş içinde ezilen-ezen, mağ-
           kampına götürülmüş burada iki ay kalmıştır. Kasım   lûp-galip tezadını vermede çok başarılıdır. Savaşın
           ayının ilk haftasında Kirovograd’dan Uman’a    bu iki ayrı görünüşünü, esir ve müstebitlerin, (özel-
           nakledilen “aç” ve “yarı çıplak” “binlerce esir”   likle esirlerin) psikolojik durumlarını da göz önünde
           arasında Cengiz Dağcı  da  vardır.  “Silahlı  Alman   bulundurarak verir.
           askerleri”nin eşliğinde “kar ve karla karışık yağmur   Aynı milletin mensubu olup da Alman ya da Rus-
           içinde” nakil gerçekleşir. Romanlarında esirlerin kat   ların yanında yer alanlar da vardır. Alman saflarında
           ettiği yolu, bizzat yazarın kendisi geçmiştir. Bu acı   yer alanlar ile Rus saflarında olanlar da esir kampla-
           tecrübe için hatıra kitabında şöyle der:
                                                          rında karşılaşınca birbirlerine düşman gözüyle bakar-
              “Tanrı’nın yaratmış olduğu insanoğlunun ne  lar. Cengiz Dağcı bu düşmanlığı Yurdunu Kaybeden
           denli alçalabileceğini, kendisi gibi başka bir insanın  Adam ve O Topraklar Bizimdi adlı romanlarında çar-
           gözyaşından, can çekişişinden ve ölümünden, ne  pıcı sahnelerle gözler önüne serer. O Topraklar Bizim-
           denli zevk alıp hoşlanabileceğini körpe yaşımdayken  di’de Almanlarla savaşırken kolunu kaybeden Selim
           geçtiğim o yolda anladım.” (Dağcı, 1998: 109)   esir kampındadır. Memleketlisi ve artık Alman ordusu
                                                          mensubu Şevket esirler arasında onu görünce kurtar-
              Korkunç Yıllardaki Sadık ve Biz Beraber Geçtik Bu   mak için teşebbüste bulunmak bir yana, mutlu olur.
           Yolundaki İzmail Tavlı, Bug nehri kıyısında “gözleri   Şevket’in savunma mekanizması hemen harekete
           kanlı, kaşları çatık, sert bakışlı” bir Alman askeri   geçer. Karşısındakinin arkadaşı, komşusu, memleket-
           tarafından esir alınırlar. Esirlerin önce ceplerini   lisi, ırkdaşı, dindaşı olduğunu hatırına getirmez. Rus
           boşaltılır. Aile fotoğrafları dışında kalanlara el   üniforması içindeki Selim, Alman üniforması giymiş
           konulur. Fotoğrafların iadesini ateş ortasında insanî   Şevket’in gözünde düşmandır:
           bir davranış olarak yorumlamak mümkünse de
           fotoğrafın karşı taraf için tütün kesesi, çakı, para gibi   “Kucaklayıp gözlerinden mi öpmeliydim? Haa?
           cepten çıkan diğer eşyalarla aynı değeri taşımadığını   Öyle mi? Öldürmediğime şükretsin! Yapabilirdim!
           unutmamak gerekir.                             Hem yapılması gereken iş beynine kurşun sıkmaktı. (…)
                                                          Acıdım. Kolsuz olduğu için acıdım. Yoksa… O beni esir
              Sadık esirliğin ilk gecesini karanlık bir ahırda geçirir.  alsaydı acıyacak mıydı bana? Sırtımdaki bu Alman üni-
           Almanların Rus subaylarına önce çukur kazdırıp sonra  forması ile onun eline geçseydim acıyacak mıydı bana?
           bu çukurun başında onları öldürmelerine şahit olur.  Kurtaracak mıydı beni? Sırtına Alman üniforması giydin
           Sadık, Türk olduğunu söylediği için öldürülmekten  diye kurşununu gömmeyecek miydi beynime? Şükret-
           kurtulmuştur. İlk günler ona odun kırdırır, temizlik  sin… Onun sırtında hâlâ Rus üniforması!... (…) O sırtına
           yaptırırlar. Sırf Türk olduğu için teneke kutunun  Rus üniforması geçirmiş, savaşıyor; hem kendini hak-
           içinde çorba verirler. Ancak Sadık Türklüğünü “ucuza  lı sanıyor. O, ne kadar haklıysa ben de sırtıma Alman
           sattığını”  düşünerek  çorbayı  içmeyince  şiddetli  üniforması giyip onlara karşı savaşmakta en az onun
           bir şekilde dayak yer. Ahıra kapatılır. Ahır o kadar  kadar haklıyım. Onu mu kurtarayım?” (Dağcı, 1991:
           doludur ki içerdeki bütün esirler ayaktadırlar.   324-325)
              Bu esir kampında günlerdir aç olan beş yüz esire   Şevket’in kendi milletinden, üstelik çocukluktan
           Almanlar kamyonla getirdikleri ekmekleri fırlatarak  itibaren tanıdığı, birlikte büyüdüğü birini kendine ait
           onların birbirlerine saldırmasını büyük bir zevkle  olmayan bir davada düşman olarak görmesi ve esir
           seyrederler:                                   muamelesi yapması galibin yenilen üzerinde hâkimi-
                                                          yet kurması ile ilgili psikolojik bir durumdur.
              “Alman elinde tuttuğu ekmeği esir kalabalığının
           içine fırlattı. Birden, bin el ekmeğe uzandı; beş yüz   Âdeta “şiddet ve zulüm” terbiyesi görmüş olan
           göğüsten aynı garip inilti çıktı. Çektikleri meşakkatten   Alman askerleri, esirleri Kirovograd’a naklederler. Bu
           erimiş beş yüz esir yüzü vahşileşip korkunçlaştı. Ağız-  nakil, bir başka psikolojik işkencedir. Esirler şehrin
           ları köpük içinde, çıldırmış gibi, boğaz boğaza geldiler,   kenarında kamyonlardan indirilip esir kampına kadar
           birbirlerini tırmıklayıp, dişleyip kan içinde bıraktılar.   yürütülürler. Amaç onları halka teşhir etmektir. Cengiz
           Karşıdaki Almanlar, ekmekleri esir kalabalığının içine   Dağcı Kirovograd kampına  götürülen esirlerin yaşa-
           fırlattıktan sonra kahkahalar atarak geri çekildiler.”   dıklarını ve bu kamptaki insanlık dışı şartları Biz Bera-
           (Dağcı, 1996: 97)                              ber Geçtik Bu Yolu adlı romanında da anlatır.
              Bir tarafta aç, perişan, uykusuz, yarı çıplak, vü-  Esirler, Kirovograd esir kampında da aç bırakılırlar.
           cutları pislik içinde, korkan, hakarete uğrayan, dayak  Sadık ve İzmail Tavlı, güçlünün karşısında acizin ça-

               30
                                                                                  SAYI 387 • KASIM 2019
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37