Page 34 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 34

miş. Adam, şimdi gözlerimim önüne geliyor. Anasını  sında ise elbette savaşa karşı protesto vardır.
           kaybetmiş bir çocuk gibi, ince sesiyle garip garip ağlı-  Cengiz Dağcı’nın kendisinin de II. Dünya Savaşı
           yordu. Ne acınacak bir mahlûktu! Ona hangi el kalkar,   sırasında Almanlara esir düştüğü ve romanlarında an-
           insan eli onu nasıl öldürürdü! Ama öldürdüler… Hans,   lattığı Kirovograd esir kampında kaldığı göz önünde
           onu gözlerimin önünde öldürdü… Zavallı adam yalnız   bulundurulduğunda esir kampları ve esirlerin maruz
           son dakikalarında ağlamadı. Kirli avuçlarıyla gözlerinin   kaldıkları insanlık dışı şartlar ayrı bir anlam kazanmak-
           yaşını, yanaklarının ıslaklığını sildi, yavaş yavaş yürüdü,   tadır. Cengiz Dağcı Hatıralarda Cengiz Dağcı adlı ki-
           çukurun kenarında diz çöktü. Ama Hans, ayağa kalk!   tapta “Almanların bizlere karşı insan dışı davranışlarının
           diye emretti. (…) Sırtından esvabını aldı. Esir, çırılçıplak   sebebi neydi?” (Dağcı, 1998: 110) sorusunu sormuş
           olmuş, çukurun kenarında tekrar çökerken Hans, sol   ve bu soruyu cevapsız bırakmıştır. II. Dünya Savaşı
           eliyle saçlarından tutup sağ elindeki tabancasının nam-  önceki savaşlardan farkı bir ideolojik savaştır.  Geniş
           lusunu ağzına soktu ve ateş etti. (…) Adamı öldürürken   ölçüde sivilleri de içine çekmiş, şehir-kasaba ve köyler
           sessiz ve suratsızdı. Dirseklerine kadar sıvalı beyaz,   cephe hâline gelmiştir. Bu savaşta daha önceki savaş-
           tüysüz kollarına esirin ağzından kızıl kanlar fışkırdığı   larda görülen “savaşan asker kimliğinden” farklı bir as-
           zaman  güldü  bile.  Ayaklarının  yanında  yatan  esvaba   ker kimliği ortaya çıkmıştır. İnsanlığın tanık olduğu en
           ellerini sildi, sonra cebinden sigara kutusunu çıkarıp bir   büyük katliamların fikirler ve ideolojiler için yapıldığını
           sigara yaktı, gene gülerek, esvapları koltuğunun altına   unutmamak gerekir. Kendisi de insan cinsine mensup
           sıkıştırıp kampın yolunu tuttu.” (Dağcı, 1989: 67-68)
                                                          askerlerin bu romanlarda anlatılan derecede acımasız
              Akın’ın beyni, sinirleri, kalbi ve vicdanıyla aktardığı  olabilmeleri için bu acımasızlığı meşrulaştıran bir ide-
           bu cinayet Cengiz Dağcı’nın romanlarındaki tüyler ür-  olojiye, bir dünya görüşüne sahip olmaları gerekir. Bu
           pertici ve okura “sözün bittiği nokta” dedirten, vicda-  nedenle romanlarda yansıtılan acımasız Alman ya da
           nın, insafın, yüreğin, aklın kabulüne sığması mümkün  Rus askerleri karşılarında kendileri gibi bir insan gör-
           olmayan sahnelerden biridir. Kendisi de insan cinsin-  mek yerine Komünizm veya Nazizmin temsilcilerini
           den olan bu “katilin” nasıl bir ruh hâli içinde bulundu-  görmüşlerdir .
                                                                     5
           ğunu, savaşın onun temsil ettiği ruhlar tarafından nasıl   III- Türk Asıllı Askerlerle Rus ve Alman Ordusu Ara-
           algılandığını açıklamak şüphesiz psikoloji sahasının   sındaki İlişki
           işidir.
                                                             II. Dünya Savaşı sırasında Rus ordusunda bulunan
              O Topraklar Bizimdi romanında Stepan Nagoyko   Türk asıllı askerleri savaşırken Ruslar esir düştüklerin-
           adlı Rus askeri  elleri havada teslim olmuş bir Alman   de de Almanlar piyon olarak kullanırlar; cephede ate-
                       4
           askerini kurşunlar. Romanın başkahramanı Selim’in   şin önüne yerleştirilirler.
           komutanlığa teslim ettiği Alman askeri de Ruslar ta-
           rafından sorgusuz sualsiz öldürülür. Kırım Türkü Se-  Korkunç Yılların Sadık’ı daha girdiği ilk çarpışmada
           lim’in esire yaklaşımı son derece insanîdir. Arkadaşla-  Rusların kendilerini göz göre göre ateşin içine attıkları-
           rının esiri “yamyam” olarak vasıflandırmasına karşın   nı görür. Ordu siyasi komiserlerinden İvan Şişkof onu
           Selim düşman da olsa insanca muamele etmekten   karşısında sağ görünce “Seni o tanklarınla Almanlara
           yanadır. Ancak Selim’in çabası sonuç vermez. Rus-  karşı boş yere sürdüler” (Dağcı, 1956: 53) demiştir.
           ların da esirlere Almanlardan farklı davranmadıkları   Sadık, kendisinin ve arkadaşlarının düşman toplarına
           ortadadır. İnsanî duygular ve adalet Rus saflarında da   karşı sürüldüklerini bu cümleyi duyunca anlar. Aynı
           Alman saflarında da kaybolmuştur. Esirlerin sorgusuz   romanda Süleyman ve arkadaşları da Krasnoye sa-
           sualsiz öldürülmelerinin hem bir savaş suçu hem de   vunmasında Rusların piyon olarak kullandıkları Türk
           insanlık dışı bir davranış olduğunu düşünmezler bile.   askerleridir. Komiser Şişkof bu gerçeği de şöyle ifade
           Bu sahneler, savaş sırasında su yüzüne çıkma imkânı   eder:
           bulan bastırılmış içgüdüleri teşhir etmektedir. Savaş   “Maksat düşmanın bütün ateşini Süleyman’ın üze-
           eğitimin, dinin, felsefenin, sanatın şekil verdiği insana  rinde toplamak ve böylelikle bizim piyade bölüklerine
           ait tüm duyguları bir anda yok ederek bunun yerine  ormanın önündeki yükseklikleri zapt etmek fırsatını
           ilkel dürtüleri ve vahşet duygusunu ortaya çıkarmıştır.   vermek. Süleyman’ın toplarıyla ormanın içindeki düş-

              Cengiz Dağcı hem esir alan hem de esir olanların   man topları arasında ateş düellosu yarım saat kadar sü-
           insan olmaktan nasıl çıktıklarını son derece çarpıcı ve   rerse işimiz tamam.” (Dağcı, 1956: 59)
           hafızalardan silinmesi mümkün olmayan sahnelerle   Almanlar Süleyman’ın askerlerini top ateşine tu-
           anlatır. Zaten savaşın bizatihi kendisi -savunma savaş-  tunca orman bir yanardağ hâline gelir. Süleyman ve
           larını hariç bırakmak kaydıyla- insanlık dışı değil midir?  arkadaşları  makas  ateşine  alınmıştır.  Bu  makas  ateşi
           İşte yazar cepheden ziyade cephe gerisi olarak nite-  sahnesi Biz Beraber Geçtik Bu Yolu adlı romanda da
           leyebileceğimiz esir kamplarında yaşananları vererek  vardır. Rus komutanlar dürbünle Türklerin yok oluş-
           bu insanlık dışı durumu teşhir eder. Bu teşhirin arka-  larını seyrederler. Krasnoye savunmasında Süleyman

               32
                                                                                  SAYI 387 • KASIM 2019
   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39