Page 38 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 38
hiçbir döneminde karşılanmamış ve bu konudaki dü- teyze) Kırım ile özdeşleştirmesine de yol açmıştır:
şünceleri de geçmişini tanımlarken kullandığı sözlere “Küçüle küçüle sana sokuluyorum, senin göğüslerinin
açık olarak yansımıştır: “Ben aç bir çocuk olmadığımda arasındayım, senin koltuk altlarında… Senin gözlerin-
savaş çocuğu oldum; savaş çocuğu olmadığımda sür- deyim, senin soluğundayım. Ne kadar yaşayacağım bu
gün çocuğu oldum. Ne elektrik ışığı, ne sıcak su, ne dünyada bilmiyorum; yaşadığım sürece seninle, hatta
de sobada yanan ateş; sırtı yamalı gömlek, ayağımda ben sen olarak yaşamak istiyorum… Öyle ki ben sen
tabanı aşınmış pabuç, üstümde rengi uçuk çullu batta- olarak yaşamak istiyorum dememe gerek yok; yalnız
niye, gaz lambasında gazı tükenmiş fitilin yanık kokusu. sesinle değil bütününle sen benim içimdesin.” (Dağcı,
Hüzünlüce yaşanmış çocukluğumdan başka ne yazabi- 2015: 30)
lirim.” (Dağcı, 2015: 45)
Zaman zaman kimliğine katkısı açısından Regi-
Kendi ifadesine göre kurtuluş yolu ve bu yoldaki na’yı Kırım’ı temsil eden yer isimleri ile kıyaslayıp,
rehberi Regina’dır. Onu, sonraki benliğini ve hayatını daha değerli bulduğunu söylediği bile olmuştur: “Ben
tanımlayan ve üreten kişi olarak kabul etmiştir: “Hatır- kendimi, gerçek kendimi, görebilsem, bütün eksikleri-
latmama gerek yok, biliyorsun, yalnızlığım yeni değil; mi anlar ve değişip senin gibi bir ben olurdum. (Dağcı,
yıllar öncesi ayrılık taşlarıyla inşa ettim yalnızlığımın 2015: 110) Sensiz ben bir başka Ben’im Regina. Benim
kalesini. Yalnız arada bir korka korka, kalemden çıkıp yeniden Ben olabilmem için ihtiyacım var sana. Seni
yurt hasreti imajlarının gölgesinde dolanıyordum. Beni özlüyorum. Ne Ayı Dağı, ne Kızıltaş’ın Gelinkaya’sı,
o imajların gölgesinde buldun. Nasıl oldu bilmiyorum ne Soğuksu’yun güneşli kıyısı, ne de barışa gebe Gur-
duvarları kırıp kaleme girdin ve o günden sonra benim zuf’un denizi alamaz senin yerini. Arıyorum seni.” (Dağ-
hayatımda her şey değişti. Beni bulduğun gün ben yal- cı, 2015: 31) Bu satırlar Regina’nın Dağcı tarafından
nızca bendim ve hayatta o güne kadar bildiklerimden yüceltilerek idealleştirildiğinin açık beyanlarıdır. Bu
çok şey bilmiyor, gördüklerimden çok şey görmüyor- yüzden onun kaybıyla düştüğü durumu şu cümlelerle
dum; sense, senden fazla bir Sen’din ve senin yanında açıklamıştır: “Sensiz bana ne kaldı? Hiçbir şey kalma-
ben de gördüklerini görmeye başladım.” (Dağcı, 2015: dı sensiz bana. Ben senin için yaratıldım bu dünyada.”
10) (Dağcı, 2015: 113)
Defalarca işaret ettiği gibi Regina ile karşılaşması Bu idealleştirme ve rehber edinmede Regina’nın
Dağcı’nın yalnızlık ve yetersizlik duyguları içinde ol- vatanı ve milleti için girdiği mücadelede yiğitçe çaba
duğu bir kesite denk gelmiştir: “Senden başka kimse gösterme şansını Dağcı’ya kıyasla daha fazla elde et-
görmedi beni. Hiç kimse tanımadı beni. Yalnız sen.” miş olmasının katkısı büyüktür. Nitekim Dağcı onu
(Dağcı, 2015: 11) Karşılaştıkları ortam ise uğradığı hep yenilmez olarak tanımlamıştır: “Sen dünya içinde
saldırılar ve yıkım açısından Kırım ile oldukça benzer- ikamet eden yenilmemiş son insan olarak ayrıldın ha-
dir: “Polonez dalga dalga içimde yükseldikçe uygar yattan.” (Dağcı, 2015: 112) Bu güç ve yenilmezlik algı-
vahşilerin ateşe verdikleri Varşova’nın sokaklarında sı yine Dağcı’nın yazdığına göre Regina’nın eserlerini
görüyordum seni. Sen, bombardıman uçaklarının vermesine katkısını da beraberinde getirmiştir: “Şim-
kente attıkları bombaların altındaydın. Ateş ve toz- dilerde yataktan kalkarken Regina diyorum soluğumun
duman içinde bakıyordun bana… Ana yurtlarından altından. Kırımlılar şaşırmasınlar buna, sensiz Yansılar
koparılmış, sürgün trenlerinde aç, çocuklarını yazılamazdı, Ölüm ve Korku Günleri yazılamazdı, O
bağırlarına bastıran sütsüz annelerin, yavrularının Topraklar Bizimdi yazılamazdı, Anneme Mektuplar…
cesetlerini trenden demir yolu hatlarının kenarlarına Hiç bocalamadan yazıyorum bunu burada, özellikle
atan gözü yaşlı babaların arasında görüyordun beni.” Anneme Mektuplar senin ruhundan aldı tohumunu.”
(Dağcı, 2015: 31) “Canım burnumda ölümden kaçıyor- (Dağcı, 2015: 32-33)
dum. Unutmamışsındır o ölüm ve korku günlerimi. Hiç Hatta Dağcı ölümü sonrasında gördüğünü ifade
kimse görmedi beni, hiç kimse tanımadı beni. Görenler ettiği ve Regina ile Kırım’ın ölümlerini karşılaştırdığı
ve tanıyanlar bile yüzlerini çevirdiler, beni görmezlik- günün akşamına rastlayan rüyayı anlatırken, Regi-
ten ve tanımazlıktan geldiler; yalnız sen… Anneni, yur- na’nın ümitsizliğe kapıldığı durumlarda bir üst benlik
dunu, yakınlarını bırakıp benim garip talihime katıldın, gibi kendisini yönlendirdiğini açıkça belirtmiştir: “Ev-
en müşkül en korku dolu günlerimde yanımda kaldın, rende sen ve ben berabersek, onlar da bizimle. Ama
bütün bu ömür boyu elimi tuttun, hiç ayrılmadın ben- sen… Sen bütün bu uzun yıllar kendi içinde taşıdığın
den.” (Dağcı, 2015: 47) inanç ve umutlarını içinden söküp atmışsan eğer, yerin
Vatanlarının uğradığı haksızlıklar konusundaki ben- yok benim yanımda. Unuttun mu beraber geçtiğimiz o
zerlikler ve en zor zamanlarında görülmek ve kabul yolu. Oh, Cengiz Cengiz! … Sen değil miydin en büyük
edilmek duygusu Dağcı’nın, kendinde göremediği facialar, ulusun başına gelen en büyük felaketler o ulu-
ama özlediği niteliklere sahip bir kadınla özdeşleşmesi- sun ulus olarak ve ruh süzgecinden geçirerek, güçlü ve
ni kolaylaştırmıştır. Bunun da ötesinde onu, diğer eser- sağlıklı bir hayat yaşayabilmesi için olur diyen? Sen ken-
lerinde vatanı ile özdeşleştirdiği kadınlar gibi (Anne, di ulusunu Sadık Turan ’sız, İzmail Tavlı’sız, Alimcan’sız
36
SAYI 387 • KASIM 2019