Page 43 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 43
ayırıyor. Yukarıda iki oda ve banyo bulunuyor. Cen- - Varşova’ya geldik. Orada büyük bir bina vardı. İçe-
giz Dağcı’nın yatak odası üst katta, mutfağın üzerine risinde çeşitli milletlerden insanlar vardı. Onlar da hepsi
denk geliyor ve tabii sokağa bakıyor. Penceresinden kendi vatanlarına gidiyorlardı. Ermeniler, Gürcistanlılar,
gümrah ardıç ağacı görülüyor. Dağcı, 90 yaşındaki Makedonyalılar bir binanın içerisinde kalıyordu. Bana
Dağcı, her gün uyanınca bu merdivenden aşağı, salo- dediler ki: “ Güney Ukrayna’da daha savaş sürüyor. Yol
na iniyor, oturuyor, televizyon seyrediyor; gece yarısı- kapalıdır. Yol açılsın. Sen o zaman gidersin Kırım’a.”
na yakın bir vakitte, yine bu 20 basamaklı merdiveni Bekledik… Bekledik… Yol açılmadı. O zaman işte… Ya-
tırmanarak, kendi deyimi ile “yatmalığa” çıkıyor. Yat- kınımızda küçük bir lokanta vardı. Benim eşimin anne-
malığın karşısında arka bahçeye bakan bir oda daha si işletiyordu. Oraya gittik. Orada kapının yanında bir
bulunuyor. masa, masanın yanında Rusça kitaplar. Baktım genç bir
hanım Rusça öğreniyor. Benim o zamanlar Rusçam çok
Salonun bahçeye bakan sol köşesinde, Dağcı’nın
zarif bir çalışma masası duruyor. Etrafı açık 4 ayaklı, or- yahşi idi. Ona Yesenin’in bir şiirini Rusça ezbere oku-
dum. “Ooo! Siz Rus’sunuz.” dedi. “Yok” dedim. “Ben
tada büyükçe bir çekmece ve yanlarda üst üste 2’şer Kırım Tatarıyım.” Sonra tanıştık.
çekmeceli şık bir çalışma masası bu. Masanın hemen
sol yanına Regina’nın oturduğu koltuk yerleştirilmiş. Kırım yolu açılmayınca, bu tanışmadan bir süre
Cengiz Dağcı, Regina’nın ölümünden sonra kızına sonra Dağcı Berlin’e döner. O, döndükten sonra Var-
ve torunlarına, bu koltuğa oturmamalarını rica etmiş. şova’da Almanlara karşı büyük bir ayaklanma çıkar (1
Ben galiba oturdum… Kamerayı ayarlarken bir süre o Ağustos 1944). Almanlar Varşova’yı, taş taş üstünde
koltukta oturduğumu sanıyorum. Ama bana bir şey bırakmamacasına bombalarlar. Varşova halkını da işçi
demedi. olarak Berlin’e sürerler. Bu felâketten çıkan tek olumlu
sonuç Dağcı ile Regina’nın buluşmaları olur:
Yıllar boyu Regina bu koltukta el işlerini ördü, he-
men yanı başında, sol tarafında Cengiz Dağcı hayal - Evet, ben Berlin’e geldim. Yaş Türkistan gazete-
atını düş ülkesine sürerek, Türkçe rüyalar gördü. Bu sinde çalışmaya başladım. Ağustos ayında Varşova’da
evde Regina o kadar canlı ve evi öylesine dolduruyor Almanlara karşı büyük bir isyan çıkmıştı. Alman hava
ki… Kim gelirse gelsin, Dağcı ile görüşmeye Regina ile kuvvetleri aşağıyı dümdüz yapmıştı. Bombalamışlardı.
başlamak mecburiyetinde hisseder kendini. Bizimki Varşova’nın ortasından Vistül nehri geçiyordu. Nehrin
kendiliğinden öyle oldu. Yatmalığa çıkan merdivenin öteki tarafında (doğu) Ruslar vardı. Ruslar hiç yardım
hemen izdüşümünde bulunan üçlü koltukta Cengiz etmediler. Polonyalıları sevmezlerdi. Polonyalılar da
Dağcı oturuyor. Koltuk, karşıdaki duvarın dibindeki te- Rusları sevmezlerdi. Onlar seyirci olarak baktılar. Sonra
levizyona ve onun ötesindeki bahçeye bakıyor. Onun Almanlar, içerde kalanları Varşova’dan çıkardılar.
oturma yeri burası. Regina da o zaman Varşova’dan çıkarılanlardandı.
Mutlu yıllarım Regina ile geçti Berlin’e geldi. Almanlar, mecburi iş vererek çalıştırıyor-
lardı. Regina’nın geldiğinden haberim yoktu. Onların
Ben kamerayı ayarlarken, Ayten de Cengiz Dağcı belli olmasını sağlamak için “P” harfli işaretleri göğüs-
ile bu koltukta sohbete dalıyor. Cengiz Dağcı Ayten’e lerinin üstünde taşıtırlardı. Regina zeki bir kadındı. O,
Regina’yı anlatıyor: giysisine onu sadece iğnelemiş ve dışarı çıktığında onu
- Eşimin ismi Regina’dır. “Cengiz, ben kilisede evlen- söker, onlara yasak olduğu hâlde sinemaya giderdi. O,
mek istiyorum.” dedi. Dedim “ Sen kilisede evlenmek uyanıktı.
istiyorsun, ama ben Müslüman’ım. Ben dinimi değiştir- Ben de işte o zamanlar Yaş Türkistan gazetesinde
mem.” O zamanlar Landeck’te bir rahip vardı. Çok iyi çalışıyordum. Regina, sokaklarda Asyalı kimselere so-
bir adamdı. Ona durumu anlattık. Vatikan’a bir mektup rarmış: “ Sizler, Cengiz Dağcı’yı tanır mısınız?” diye.
yazarak sordu. Ve Vatikan’dan olumlu haber geldi. Ben Onlar da “Yok tanımayız.” derlermiş. Çok sonra biri “
dinimi değiştirmeksizin kilisede evlendim. 1945 yılıy- Orada bir Yaş Türkistan gazetesi var. Git oraya sor. Belki
dı.” onlar tanıyorlardır.” demiş.
Dağcı geçmişteki olayları neredeyse saati saatine Odamda çalışıyordum. Biri geldi, “ Sen Cengiz Dağ-
hatırlıyor. Hâlihazırla ilgili bir takım unutkanlıklar olu- cı mısın? Seni aşağıda genç bir hanım arıyor.” dedi. “
yor, ama bu son derece normal, çünkü bu çileli ada- Evet benim. Ama ben hiç genç bir hanım tanımıyo-
mın yaşı 90’a ulaşmış. Regina ile nasıl tanıştıklarını rum.” dedim. İndim aşağıya ki, merdivenin üstünde
heyecanla anlatmaya başlıyor. 1944 yılıdır. Türkistan Regina’m duruyor. O günden sonra artık hiç birbirimiz-
ordusunda subaydır. Birliği, Fransa’nın İspanya sınırına den ayrılmadık. O sıralar Ruslar da yaklaşıyorlardı. Ber-
yakın bir yere taşınmıştır. Cengiz Dağcı, buradan ayrı- lin’e 2 Şubat’ta çok büyük bir bombardıman olmuştu.
lıp Kırım’a dönmek ister. İsteği kabul edilir. Maceralı 1945’te harbin sonunda 2000 Amerikan ve İngiliz uça-
bir yolculuktan sonra Varşova’ya kadar gelmeyi başa- ğı bombardıman yapmışlardı. O gece Regina benim
rır. Sonrasını kendisinden dinleyelim: yanımdaydı. Hep beraberdik. Regina, “ Cengiz, Ruslar
41