Page 46 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 46
Dağcı’nın Şairliği ile yazılmış 7 defterde idi. O defterleri muhafaza etme-
dim. Zöhre Hanım, Türkiye’den bana sanat mecmua-
Biraz da eserlerinden söz açıyoruz Dağcı’nın. Yaz-
maya Akmesçit’te daha ortaokulda iken başlamıştı. ları ve Varlık dergisi gönderiyordu. Onları okuyunca,
Rus yazarlarından etkilenip etkilenmediğini soruyo- bunları anlamazlar diye, ben 7 defteri de Türkiye Türk-
rum. Meselâ Dostoyevski’den etkilenmiş miydi? çesi’ne çevirdim. Eski bir daktilo aldım. Onunla yaz-
dım. O daktilo şimdi damadımda. 500 sayfadan fazla
- Ben, zannedersem etkilendim. Ortaokulda iken. daktilo ile yazdım. Korktum kaybolur hepsi diye, önce
Bizim enstitüde bize öğretmenimiz Dostoyevski’den Türkiye’ye kitabı göndermedim. “Arkadaşım Maksut”
okuturdu. Öğretmenimiz hanımdı. Kazan Türklerin- diye kısa bir hikâye yazıp gönderdim. 5 kopya ile çeşitli
dendi… O Dostoyevski’den bir parça okuyordu bana. yerlere gönderdim. Varlık yayınlarından Yaşar Nabi im-
O kadar gerçekçi yağmur tasviri vardı ki çok etkilen- zalı bir mektup geldi. “ Sizin hikâyenizi okudum. Me-
dim. Güneşli bir gündü, ama pencereye yağmur dam- rak ettim. Elinizden geldiği kadar Türkiye Türkçesi ile
laları değdiğini hissettiriyordu. O kadar tasviri kuvvetli yazmaya çalışmışsınız. Fakat arada fark var. Onu Ziya
idi. Evet, ben etkilendim Rus edebiyatından. Osman Saba’nın düzeltmesi lazım.” diyordu. “Onu bir
Ben önce şair olarak başladım. Kırım- Tatar genç tarafa bırakınız. Size bir romanımı göndereyim” de-
şairi olarak bilinirim. dim. Tekrar “ Ziya Osman Saba’nın elinden geçmeli.
Fakat bu roman uzundur, onu 2 cilt olarak yayınlamak
Bahçesaray’daki Kırım Hanlarının sarayını gez- istiyoruz” dediler.
dikten sonra yazdığı “Söyleyin Duvarlar” isimli şiire
getiriyor sözü. Edebiyat Dergisinde yayınlandığında 1956 ve 1957 yıllarında“Korkunç Yıllar” ve “ Yurdu-
tanıyamadığı şiirine: nu Kaybeden Adam” eserlerimi Türkiye Türkçesiyle ba-
sılmış olarak gördüğüm zaman, benim dil problemim
- Bazı şeyleri değiştirmişler. Meselâ Bahçesaray’a git-
miştim. Hansarayı’nı görmüştüm. Bende çok büyük bir ortadan kalkmıştı.
etki bıraktı. Geri döndüğümde bir şiir yazdım. Uzunca Bundan sonra Cengiz Dağcı’nın eserleri art arda
bir şiirdi. “Söyleyin Duvarlar” diye bir şiir yazmıştım. gelecektir. 1972 yılına kadar 9 roman yayınlar.
O zamanlarda Yazarlar Birliği sekreteri Şamil Alâeddin Romanlarını sadece hafızasına ve hatıralarına da-
idi. -Zannedersem onu getirdiler. Orta Asya’dan Kı- yanarak mı yazıyordu acaba? Karakterler ne kadar
rım’a. Kırım’da öldü zannedersem.- O, “Söyleyin Du- gerçek hayattan alınmaydı? Gerçekçilik akımı ile bağı
varlar” şiirini okudu. “Cengiz, biz bu şiiri basamayız.” ne ölçüdeydi Cengiz Dağcı’nın? Romanlarını yazar-
dedi. Ben de “ O zaman müsveddeyi bana geri verin.” ken bir araştırmaya ihtiyaç duyuyor muydu? Bütün
dedim. Onlar da “Azerbaycan-Bakü’de basarlar. Bura- bunları konuşurken, “ Bu konuda Londra Mektupla-
da biz basamayız. Ama bir kopyası bizde kalsın.” dedi- rı’nda ip uçları bulabilirsiniz.” dedi. Kitabı elime alıyo-
ler. Bir kopyası onlarda kaldı. rum. O Topraklar Bizimdi romanı hakkında şu cümle-
Gelecek ayın başında Edebiyat Dergisi çıktı. Şiir ya- ler gözüme ilişiyor:
yınlanmıştı. Ama o kadar çok değiştirmişlerdi ki, ben “Onlar da İnsandı romanım yayımlanmadan çok
kendi şiirimi tanıyamadım. önce başlamıştım O Topraklar Bizimdi üstünde çalış-
O günlerde Sovyet ihtilalini övmeyen, o ideolojiyi malarıma. Kırım’da geçen olayları kapsayan bölümleri
işlemeyen şiirlerin basılmadığını, hatta böyle eskiyi, tamamlayınca, önceleri hiç göze almadığım güçlükle
millî kültür unsurlarını işleyen şiir yazmanın, ölümü çıkıp dikiliyorlardı karşıma. Selim Çilingirov’un yaşam
istemekle eş değer olduğunu söylüyor. Zaten bir süre serüvenlerini, sıkı sıkıya gerçekler üzerine dayatmam
sonra Komünist Partisi temsilcisinin, Cengiz Dağcı’yı gerekiyordu. Gerçeklerden koptuğu takdirde yitirecek-
ağaçlar, mezarlıklar, duvarlar hakkında şiir yazıyor, ti roman gerçek önemini benim için. Yararlanacağım
devrimle hiç ilgilenmiyor diye tenkit etmesi onun şiiri kaynak ve malzeme bulmam için nereye başvuracağı-
bırakmasına sebep olacaktır. mı bilmiyordum. İhtiyacını duyduğum bilgi ve malze-
mesiz romanı sürdürmem olanaksızdı. Eserin daktilo
Dağcı’nın Romancılığı edilmiş yüz elli sayfalık kısmı bir yıla yakın bir süre çek-
Cengiz Dağcı’yı Türkiye’de tanıtan eserleri Sadık mecede kaldı.
Turan’ın Hatıraları adıyla yazdığı, ama daha sonra Kor- Eseri sürdüremeyişimin üzüntüsü içindeydim Ali
kunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam adlarıyla ya- Sahanoviç isimli bir Kafkasyalının, Londra’da Pilsudski
yınlanan romanlarıdır. Enstitüsünde çalıştığını öğrendiğim günlerde. Gittim
“ Zöhre Hanım Ömer Seyfettin hikâyelerini gön- içimi açtım Ali Sahanoviç’e. Elimden tutup beni yöneti-
derdi mi size? Burada okudunuz mu yani… Siz Kor- cisi olduğu enstitünün kitaplığına götürdü. “İşte” dedi,
kunç Yıllar’ı esir kampındayken mi yazmaya başladı- “Senin yerin burası.”
nız?” diye soruyorum: Romanı sürdürebilmem için gerekliliğini iliklerimde
- Evet. “ Korkunç Yıllar’ın hepsi, Kırım-Tatar Lehçesi hissettiğim malzemeler, özellikle romanda tasarlamış
44
SAYI 387 • KASIM 2019