Page 241 - Bir Ölür Bin Doğarız - Kitap
P. 241
çalışmasına 19 Aralık’ta zulmü durdurmak için bedenini tutuş-
turan Murat Özdemir ve ölüm orucunda şehit düşen Gökhan
Özocak’ın çok emekleri geçmişti.
15 gün savaşlarının başarıyla üstesinden gelsek de, hapis-
hanede hak gaspları ve fiili saldırılar devam ediyordu. 12 Eylül
günü mahkemeye çıkan arkadaşımıza işkence yapmışlardı. Sal-
dırıya uğramış halini görünce “Biz size arkadaşımızı böyle mi
verdik” diye tepkimizi dile getirdik. Bu olay gazetelerde, tutuk-
lular 12 Eylül’ü protesto etmek için maltayı işgal ettiler şeklinde
yer aldı. Buca’ya dair çarpıtılmış haberler sıklıkla medyada yer
alıyordu zaten.. Medya, saldırılardaki ‘malum’ rolünü oynu-
yordu.
Özgürlük eyleminin üzerinden 2 ay geçmişti. Gasbedilen
haklarımızı geri almak için yaptığımız eylemlere idarenin ce-
vabı, varolan sorunları çözmek yerine katliam hazırlığı oldu.
Bir yerden sonra artık sayıma da gelmez olmuşlardı. Ama ça-
tılarda, koridorda asker dolaşıyordu. Saldırıya hazırlandıkları,
bizi tedirgin etmeye çalıştıkları belliydi. Askerler hapishanenin
etrafında eğitim koşusu yaparken sloganları bize yönelik olu-
yordu: “Vur vur inlesin / Dev-Sol dinlesin”, “Bir operasyon var
bu gece”…
21 Eylül günü; sayım alınmamasının üzerine birkaç hafta-
dır varolan olağanüstü koşullarda yaşamaya devam ediyorduk.
Öğlen vakti saat bir civarıydı. Nöbetçi arkadaş “Maltaya albay
girdi” diye haber verdi. Askerin maltaya girdiği haberini alınca
toparlanmaya başladık. Sayıları artmaya başlamıştı. Ayrıca
kasa kasa bir şeyler taşıyorlarmış. Bunların bombalar olduğunu
çatışma başladığında anladık. Son hazırlıklarımızı da tamam-
layıp hepimiz iç kısma geçtik, sessiz ama seri olmaya çalışarak
barikatımızı kurduk. Kadınlar koğuşu olarak biz bu hazırlıkları
yaparken, savcı Yaşar Aslan, yanındaki rütbeliyle 6. koğuşun
kapısına gidiyor. Kapıyı açıyorlar. Temsilcimize “sayım almaya
geldik” diyorlar.
241