Page 38 - Olasılıksız
P. 38

"Özür dilerim ama güvenlik kodlarınız artık geçersiz. Benimle gelmeniz gerekecek."
                   Nava, sanki bu önemli bir şey değilmiş gibi omuz silkip, nöbetçinin ona kapıya kadar eşlik etmesine izin
               verdi. Kuzey Korelilere bilgilere artık ulaşamayacağını söylediğinde nasıl tepki vereceklerini merak ediyordu.
               Nava binadan  çıktığı anda titreyen parmaklarının arasına aldığı sigarayı yaktı. Sokağın karşısında güneş
               gözlüklerini takmış cep telefonunda konuşan uzun boylu bir Koreli gördü. Ayvayı yemişti. Şimdiden peşine
               düşmüşlerdi.
                   Sanki adamı hiç görmemiş gibi yapıp, onbeş blok ötedeki BTAL'a doğru yürümeye başladı. Adam da
               peşine takıldı. Nava'yı izlediğini belli etmemeye çalışıyormuş gibi bir hali de yoktu. Spetsnaz ajanlarının çok
               marifetli olduklarını bilirdi. Eğer adamın peşinde olduğunu saptayabiliyorsa bunun tek bir nedeni vardı: Adam
               onun bilmesini istiyordu. Ona gözlerinin üstünde olduğunu hatırlatmak için takmışlardı adamı peşine. Sanki
               bunu unutabilirmiş gibi....
                   Adamı aklından çıkarıp düşünmeye çalıştı. ClA'deki bilgisayardan bilgileri indirip yeni bir diske kaydetme
               planı suya düşmüştü. Kuzey Korelilere verecek başka bir  şey bulmalıydı. Onaltı saat içinde bir çare
               bulamazsa onu öldüreceklerdi.
                   Nava'nın tek ümidi vardı; Korelileri yatıştırmak için BTAL'da ilgilenecekleri bir bilgi bulmak. Bu pek de
               olası bir şey değildi, ama bunu yapmak zorundaydı. Eğer böyle bir şey bulamazsa da, o zaman kaçacaktı.

                   Nava, UGA'nın Bilim ve Teknoloji Araştırma Laboratuvarı'na girerken hâlâ kaçış planları yapıyordu.
               Güvenliği geçtikten sonra asansöre binip yirmibirinci kata çıktı. Gülümseyen bir sekreter onu karşıladı.
                   "Hoş geldiniz Ajan Vaner," dedi kadın. "Lütfen benimle gelin. Dr. Forsythe sizi bekliyordu."


                                                             ▲

                   Dr. Tversky, Julia'yı alnından öptüğünde kadının bedeninin titrediğini hissetti.
                   "İyi misin bir tanem?"
                   "Muhteşemim," diye mırıldandı gözleri kapalı olan Julia. "Seninle olduğumda hep muhteşemim Petey."
                   Yok artık. Kadının kendisine sırılsıklam aşık olduğunu biliyordu, ama artık iyice abartmıştı işi. Bu
               kandırmacaya daha ne kadar devam etmesi gerekeceğini düşündü. Deney eğer tamamen başarısız olursa
               en azından bu ilişkiden sıyrılmanın yolunu bulacaktı.
                   Kadının şefkatli bir davranış olarak algılayacağını düşündüğü bir şekilde kolunu sıktı ve bir adım geriye
               çekilerek sevgilisi olan deneğe baktı. Kadın masada çırılçıplak yatıyordu, bir tek belirli yerlerini kapatan ince
               bir pamuklu örtü yardı üstünde. Minik göğüsleri çırılçıplaktı ve buz gibi laboratuvarın soğuğunda göğüs uçları
               dikilmişti.
                   Altı tane elektriğe bağlı parlak uç hemen göğüslerinin altına iliştirilmişti. Kablolar göbeğinin üstünden
               geçip ameliyat masasının altındaki elektro-kardiyografa doğru uzanıyordu. Kafatasında sekiz tane daha
               elektro-kardiyograf vardı, oksipital, merkezi, frontal ve temporal lobların her biri için iki tane kullanılmıştı. Bu
               kablolar beyninden  gelen elektrik akımını ölçmek için  elektro-ensefalografa bağlanmıştı. Julia'ya değil de,
               yanında duran monitörlere baktı. Kadının beyin dalgalarını yansıtan değerlere bakıyordu.
                    Tversky bilime  olduğu  kadar tarihe de  meraklıydı ve bu deneyi yapmasını sağlayan gelişimi düşündü.
               Deneyin başlangıcı ta 1875'e, üverpoorlu bir fizikçi olan Richard Caton'un hayvanların beyinlerini incelerken
               nöral elektrik sinyalleri keşfetmesine dayanıyordu. Bundan elli yıl sonra, Avusturyalı bir psikiyatrist olan Hans Berger
               elektro-ensefalografiyi icat  etti ve  böylece  insanların beyin dalgalarının  hem gücü, hem de sıklığı ölçülmeye
               başlandı.  Tversky  gibi Berger de insan  denekler  kullanmaktan  kaçınmıyordu. 1929'da,  EEG  bulgusunu
               yayınladı; deneği oğlu Klaus'tu.
                   Ama, Berger'in 1930'larda epilepsi hastalarıyla yaptığı deneyler ilgilendiriyordu asıl Tversky'yi. Berger nöbetler
               sırasında epilepsi hastalarının beyinlerinden yayılan elektrik dalgalarının normal hastalarınkinden daha güçlü
               olduğunu keşfetmişti. İşin daha da ilginç yanı, nöbetlerden sonra bu insanların dalgaları anında düz bir çizgi
               halini alıyor, adeta duruyordu; sanki pilleri bitmiş gibi. Tversky'nin bir zamanlar İsa'nın Laneti olarak da bilinen bu




               Saklı Kütüphane                              38                                 www.e-kitap.us
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43