Page 34 - Olasılıksız
P. 34

dokunun nasıl enerji, uzam ve zaman eksenlerinde değişen dev bir örgü olup da her şeyin birbiriyle bağlantılı
               ve ilgili olduğunu açıklayacaktı. Keşke  üniversite  fonlar  konusunda bu kadar sorun çıkarmasaydı. Para
               sorunu olmasa şimdiye bitirmiş olurdu işini.
                    Bu konuda konuştuklarını hatırlayınca irkildi.
                    "Bu sefer sana fonu  verecekler mi sence?" diye sordu Julia adamın ak düşmüş kalın telli saçlarını
               parmaklarıyla tararken.
                    Petey birden buz kesti, mükemmel anı bozmuştu sanki kız bu sözlerle.
                    "Özür dilerim," dedi Julia hemen, pişmanlık duyuyordu bu konuyu açtığına. "Ben asla-"
                    "Hayır, önemli değil. Gerçeklerle yüzleşmem lazım. Eğer, şu son yaptığım testlerden istediğim sonuçları
               elde edemezsem, o zaman örümcek kafalı üniversite  bürokratlarının karşısında yenilgiyi  kabul etmek
               zorunda kalacağım."
                   Petey haklıydı, aslında hepsi bürokrattı özünde. Eğer bilimi umursuyor olsalardı bürokrat olmak için
               bilimle ilgili işlerini bir  kenara  bırakmazlardı. Bunun yerine Petey'e engel olmaya  çalışıyorlardı. Her bir
               bulgusunu engellemek istiyorlardı, çünkü onu kıskanıyorlardı. Ama onu durduramazlardı; Julia son deneylerin
               teoriyi kanıtlayacağına emindi. O zaman ona para vermek için birbirleriyle yarışacaklardı ve adamın dahiyane
               fikirlerini kabul edeceklerdi.
                   Julia o anı iple çekiyordu. Petey, o an geldiğinde, ilişkilerini açıklayacağına ve deneyleri durduracağına söz
               vermişti. Kadın iç geçirdi, o zaman geldiğinde ne kadar rahatlayacağını düşündü; bir daha, o ... o yere asla gitmek
               zorunda kalmayacaktı. Birden bedeni soğudu sanki; hem ödü patlıyordu, hem de garip bir şekilde şevkliydi,
               aşırı şevkliydi. Gözlerini kapayınca görebiliyordu, ama sonra bir anda yok oldu.
                    Uyanıkken orasını hatırlayamıyordu, ama uyuduğunda rüyalarına giriyordu. Son zamanlarda çok sık hayal
                görüyordu. Rüyalarında tüm garipliklerin mantıklı bir açıklaması vardı; ama uyanınca her şey birbirine giriyordu,
                karışıyordu. Birkaç hafta boyunca kırmızı beyaz parlayan yuvarlakların içinde sayılar gördü, sayılar o kadar
                parlaktı ki gözleri zonkluyordu..
                    Dün akşam da poker hakkında bir rüya görmüştü; bu çok garipti çünkü pokerin kurallarını bile bilmiyordu.
                Ama rüyasında çok usta bir oyuncuydu; tüm olasılıkları göz açıp kapayıncaya kadar hesaplayabilen ve bunu
                beynini uyuşturan çürümüş balık kokusuna rağmen yapabilen biriydi.
                    Petey rüyalara bir anlam yüklememesi gerektiğini söylüyordu; ama Julia bunların  deneyin yan etkisi
               olduğundan şüpheleniyordu. Petey'nin çalışmalarının bir parçası olmak onun için müthiş bir şeydi, ama bunun
               yanlış olduğunu biliyordu ve bu deneyler sona erdiğinde ilişkileri başka bir boyuta taşınacaktı. Şehrin dışındaki
               salaş barlarda buluşmak, gecenin bir vakti laboratuvarda sevişmek zorunda kalmayacaklardı artık. Yatakta
               dönüp tavana baktı, bacaklarını açtı ve adamın yanında yattığını hayal etti.
                    Onun kollarında uyanmak nasıl olurdu acaba? Sabah kalkıp sevişirlerdi, sonra da yatakta kahvaltı ederlerdi.
               Adam sabah kahvesini içince (sütlü şekersiz içerdi kahveyi) yine sevişirlerdi. Kadın uzanıp baldırına dokundu ve
               birden bedenini ateş kapladı.
                   Hayatında ilk defa mutluydu Julia. Çıplak karnının üstünde ellerini gezdirirken saati çaldı. Bir an bile tereddüt
               etmeden yataktan fırlayıp banyoya koştu, çünkü ilaçları oradaydı. Şeffaf şişenin üstünde bir şey yazmıyordu.
               Petey ilaçların laboratuvardan alındığının bilinmesini istemiyordu.
                   "İlaç, kaç, maç, taç," dedi, sonra da sürekli kafiyeli konuşmak istediği için kendine gülerek elli miligramlık iki
               tableti eline aldı. Son zamanlarda bunu çok sık yapmaya başlamıştı. Nedendir bilmiyordu, ama bunu çok komik
               buluyordu. Ne yazık ki Petey onunla aynı fikirde değildi- Sevişirlerken ilk kafiyeli konuştuğunda adam birden irkilmişti.
               Bu sevişmenin etkisiyle bir irkilme değildi. Eğer, bu Petey'nin hoşuna gitmiyorsa kafiyeli konuşmayacaktı. Onu mutlu
               etmekten daha önemli bir şey yoktu.
                   Başını arkaya eğip, iki hapı yuttu ve hemen su alıp içti. Ağzında tebeşir yutmuş gibi acı bir tat kalıyordu hep.
               Ama bundan beteri  de  vardı: Koku.  İlk başlarda koku  Julia'yı korkutmuştu;  ama Petey  bunun önemsiz  bir
               nörolojik yan etki olduğunu söylemişti, endişelenecek bir şey yoktu. Julia da bunu kafaya takmadı.





               Saklı Kütüphane                              34                                 www.e-kitap.us
   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39