Page 33 - Olasılıksız
P. 33
Caine başını salladı, Jasper'ın söylediklerini yapmak zorunda kalmayacağını umuyordu.
"Peki," dedi normal bir şeylerden söz etmek için konuyu değiştirmeye çalışarak, "nerede
oturuyorsun bu aralar?"
"Aynı apartmandayım, kampüsten birkaç sokak ötede."
"İyiymiş." İkisi de bir süre bir şey demediler. İki kardeş gelecekte başlarına gelebilecekleri
düşünüp korkuyorlardı. Sonunda Jasper saatine bakıp ayağa kalktı. "Eğer kalmamı İstemiyorsan ben
kalkayım. Bir sonraki otobüse yetişeyim."
Caine kardeşi gitmek isteyince kendini bu kadar kötü hissedeceğini beklemiyordu ve kendi
tepkisine şaşırdı. Herhalde bu ifadesine de yansımıştı, çünkü Jasper hemen sözünü geri aldı.
"Eğer istersen hasta olduğumu söyler, birkaç gün izin alırım."
"Hayır, ben iyiyim. İşte başın belaya girsin istemem. Eminim iş bulmak zordur, hele bir de insan -"
Caine cümlesini tamamlamadı, ama ne diyeceği belliydi.
"İnsanın deli raporu varsa demek istiyorsun galiba. Doğru mu anlamışım?" diye sordu Jasper.
"Yapma ya," dedi Caine yorgunluktan bitkin bir halde. "Ne demek istediğimi anladın işte."
"Haklısın. Boş ver. Bu aralar tedirginim ve gereksiz alınganlık yapıyorum."
"Hiç dert etme, ben de aynı durumdayım." Caine kardeşine elini uzattı, artık neredeyse onunla iki
yabancı gibiydiler, ilişkilerinin nasıl bu hale geldiğini o da bilmiyordu. "Geldiğin için teşekkür ederim.
Gerçekten iyi geldi. Ben kalkıp seni görmeye gelmedim, ama sen geldin.
Jasper elini sallayarak bunun önemli olmadığını ima etti. "İnsanın niye ikizi olsun ki böyle
günlerde yanında olmayacaksa?" Döndü ve kapıya doğru yöneldi; ama birden eşikte durdu, bir ayağı
odanın içinde öteki koridordaydı. "Eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni cepten ara, kara, tara, yara."
"Sağ ol," dedi Caine tedirgin bir şekilde. "Yanımda olduğunu bilmek çok güzel." Jasper gidince
Caine birden gerçekten de öyle olduğunu anladı.
▲
Julia aşık olduğunu biliyordu.
Ondan ayrıyken kalbi sızladığı, birlikteyken elleri titrediği için biliyordu. Sevişirken nefes darlığı
çektiği, gelince sıcacık bir uyuşukluk her yerini kapladığı ve kemikleri jöleymiş gibi hissettiği için
biliyordu. Dahası hep kendini güvende hissediyordu. Petey'nin kollarındayken hiç kimse ona bir şey
yapamazdı.
Petey. Ona taktığı bu isme de bayılıyordu. Hayatını değiştirmişti bu adam. Julia buna
inanamıyordu. Onunla tanıştığında genç bir kızdı, şimdiyse bir kadın olmuştu.
İki yıl önce doktorasına başladığında, Julia artık birini bulabileceğini düşünmüyordu. Yaşı çok
gençti ve romantik bir şeyler yaşaması gerektiğini biliyordu, ama hiçbir erkekle çıkmamıştı, bu yüzden
de aslında çok da bilmiyordu neler kaçırdığını. Lisedeyken, sonrasında da üniversitedeyken, hiçbir erkek
ona ilgi göstermemişti. Julia garip olduğunu düşünmeye başlamıştı; onda garip bir şeyler vardı ve
herkes bunu görebiliyordu herhalde. Umut etmekten bıktı, hayal kırıklıklarından sıkıldı. Bu yüzden de
içine kapandı. Ta ki Petey ile tanışıncaya kadar.
İlk kiminle yatacağını sorsalardı, aklına gelecek son kişi Petey olurdu. Kendinden yirmi yaş büyük
tez danışmanı, kıllı, ufak tefek bir adamdı. Kalın kaşları, kulaklarında bile ağarmış kılları vardı.
Bölümdeki diğer kızlar adamı itici buluyorlardı, ama bu Julia'nın umurunda değildi. Petey'i hoş bulduğu
için ona aşık olmamıştı, onun zekasına hayran kalıp aşık olmuştu. Petey bugüne kadar tanıştığı en
akıllı, en zeki insandı. İnanılmaz işler yapıyordu. Teorilerini kanıtlarsa, daha doğrusu kanıtladığı zaman,
ismini herkes duyacaktı.
Nobel ödülünü kazanacaktı. Tartışma programlarının aranan yıldızı olacaktı. Herkese, hayat dedikleri bu
Saklı Kütüphane 33 www.e-kitap.us