Page 46 - Olasılıksız
P. 46
hiçbir şeyi değiştirmediğini biliyordu. O hâlâ bir zavallıydı. Ama başka bir şeyi de düşündü: O, birkaç
dakika önce beynini dağıtmaya hazırlanan o zavallı adamdı hâlâ, ama değişebilirdi. Kendini tamamen
değiştirebilirdi... Ama ne olacaktı ki?
Bir hedefi olmalıydı. İç geçirerek başını salladı. En azından denemeliyim. Evet. Bunu
düşünmemeye çalışarak tabancayı dolabına, yıllardır gittiği konserlerden topladığı siyah tişörtlerin
arkasına sakladı. Eskiden hep bunları giyerdi, ama son zamanlarda bir tek temiz çamaşırı
kalmadığında giyiyordu bunları.
Dolabın kapağını kapatınca Tommy birasını bitirip, kanepeye uzandı. Uykuya dalmadan sayıları
düşündü; ama on yıldır ilk defa rüyasında sayılar gözünün önünde parlamadı.
▲
Caine kalktığında geceydi. Televizyondan yayılan ışık duvarlarda garip gölgelerin oluşmasına
neden oluyordu. Ekranda ise aşırı neşeli bir genç kadın kazanan Powerball sayılarını söylüyordu.
Kumandayla televizyonu kapayınca oda karanlığa gömüldü. Caine hiçbir yere odaklanmadan baktı,
gözlerinin karanlığa alışmasını bekliyordu.
Sanki bir şeyi unutmuş gibi geliyordu kendisine, bir huzursuzluk vardı içinde. Rüyasını gördüğü
bir şey miydi bu? Yok, yok öyle bir şey değildi. Rüya görecek kadar derin uyumamıştı zaten. Daha
doğrusu rüya gördüyse bile bilinci artık bunu gölgelemiş, ona bunu unutturmuştu. Sonra birden
hatırladı. İlacı içmişti. Başucunda duran cep telefonunu kaptı ve saate baktı. Saat neredeyse sabahın
ikisiydi. Neredeyse onbir saattir ilaç bünyesine etki ediyordu.
Başını sağa sonra sola çevirirken gözlerini kırpıştırıyordu. Kendini farklı veya garip hissetmiyordu.
Şimdilik her şey yolunda gibiydi. Ama Jasper da aynen böyle dememiş miydi? Garip bir şeyler
oluyormuş gibi hissetmeyeceğini söylememiş miydi? Ama Caine yine de, aklını kaçırmaya başlasa, ya
da bir tahtası gevşemeye başlasa bunu anlayacağını düşünüyordu. Anlardı. Anlamalıydı.
Birden elindeki cep telefonu titreşmeye başladı. Caine'in yüreği ağzına geldi, neredeyle elindeki
telefonu düşürüyordu. Kimin aradığını anlayabilmek için ekrana baktı.
Bir an için telefona cevap vermemeyi düşündü, ama sonra fikrini değiştirdi. Hâlâ uyuşuk olan
parmaklarıyla telefonunu açmaya çalıştı.
"N'aber Caine? Vitaly ben. Nasıl oldun?"
Caine'in bir anda karnına sancılar saplandı. "İyiyim, gayet iyiyim. Sağ ol. Sen nasılsın?" Onbirbin
dolar borcu olan adama söyleyecek başka bir laf bulamamıştı.
"Aslında pek iyi değilim Caine. Ama bu derdime deva olabileceğini düşünüyorum." Nikolaev
duraksadı. Caine konuşmakta tereddüt etti, ama birkaç saniye sonra, sessizlik uzadıkça, konuşması
gerektiğini anladı,
"Ya... Evet, herhalde şu para meselesi hakkında arıyorsun." Adam cevap bile vermedi. Caine'in
dili damağı kurudu. Kaloriferin üstünde unutulup kuruyunca kaskatı kesen bir çamaşır gibiydi dili.
"Ben hazırlıklıyım Nikolaev. Hastaneden çıkar çıkmaz, hemen ödemeye hazırım."
"Faiziyle birlikte."
"Tabii, faiziyle birlikte. Tabii ki." Caine yutkunmaya çalıştı, ama boğazı da düğümlenmişti. "Faizi
ne kadar bu arada?"
"Standart faiz. Haftalık yüzde beş ve her hafta faiz katlanıyor biliyorsun. Yani şunu açıklığa
kavuşturalım - paran var, değil mi? Kulübün iyi bir müşterisisin, seni burada görmek isteriz. Severim
seni bilirsin."
"Tabii ki param var," diye yalan söyledi Caine. "Hiç sorun yok.
"Enfes," diyen Nikolaev'in sesi tehditkârdı. "Bankada mı para?”
"Evet." Caine'in midesi bulanmaya başladı.
Saklı Kütüphane 46 www.e-kitap.us