Page 56 - Olasılıksız
P. 56

vardı. Acaba ne  zamandan beri insanları da sabun paketleri gibi barkodlamak gayet doğal bir  şey
               olarak karşılanmaya  başlamıştı?
                    Kimliğin sağ üst köşesinde kendi resmini görmek onu şaşırtmıştı. Herhalde birkaç saniye önce
               binadaki izleme kameralarından birine yakalanmıştı. Tversky kendine baktı. Daha önce haberi
               olmadan hiç resmi çekilmemişti. Birden irkildi, fotoğraftaki adam hiç de iyi görünmüyordu. Kızgın ve bir
               hayli korkmuş gibiydi. Tversky yüzündeki bu ifadeyi Forsythe'ın da fark edip etmeyeceğini merak etti.
                    Bu halde toplantıya girmek hiç de hoş değildi; Forsythe  korkusunu sezerse  bundan
               faydalanacaktı. Ayrıca, Forsythe'ın ona inanacağı da yoktu herhalde. Tversky hiçbir zaman Forsythe'ın
               büyük bir bilim veya ilim adamı olduğunu düşünmemişti. O daha çok hak etmediği kadar yükselebilmiş
               bir bürokrattı, bir idareciydi sadece. Ama Tversky, bu tırnağı bile etmediğini düşündüğü adamdan para
               istemeye gelmişti.
                    Ayrıca, yardım da isteyecekti.
                    Forsythe geniş masasının arkasında oturarak eski  meslektaşına baktı. Tversky'nin  anlattıkları
               inanılmazdı.  İnanılmazdan da öte, imkânsızdı. Ama, anlattıklarının tek bir  kelimesi  bile doğruysa,
               Forsythe bunu araştırmamayı göze alamazdı. Hatta, bu tam istediği fırsat olabilirdi, Forsythe,
               Tversky'yi zorlamaya karar verdi; adamın kendi teorisine ne kadar inandığını görmek istiyordu.
                    "Evet, anlattıkların çok ilginç," dedi Forsythe heyecanını gizleyerek. "Benden ne istiyorsun ki?"
                    "Desteğine ihtiyacım var. Bu fenomeni yetkin bir şekilde İncelemek için yeterli kaynağım olmadığı
               ortada. Ama senin elinin altındaki kaynaklarla..."
                    "Çalışmanı yapabilirisin," diye arkadaşının başladığı cümleyi bitirdi Forsythe ellerini kucağında
               birleştirerek.
                    "Evet, aynen öyle," dedi Tversky dişlerini sıkarak. Forsythe için için  meslektaşını eleştirdi.
               Tversky kadar zeki bir adamın, kariyerinde bu kadar deneyim edindiği halde, sinirine hâkim olamaması
               hiç de hoş değildi. Özellikle de potansiyel bir yatırımcıyla konuşurken  sinirlenmesi hiç hoş değildi.
               Ama, tabii ki, Tversky ve onun gibilerin insanî ilişkilerde beceriksizlikleri yüzünden Forsythe belli bir
               konuma gelebilmişti.
                    "Sana yardım etmek isterim," diye söze girdi Forsythe, "ama bu anlattıklarına bakılırsa son yetmiş
               yıldır kuantum fiziğinde geçerli olan her şeye karşı çıkıyorsun. Bildiğin gibi Heisenberg Be-"
                    "Heisenberg yanılmıştı," dedi Tversky.
                    "Öyle mi?" Forsythe bilim adamlarının kendini beğenmişliklerine, çok gelişmiş egolarına aşinaydı,
               ama yine de Tversky'nin bu cesur yorumu onu  şaşırttı. Heisenberg'in Belirsizlik  İlkesinin yanlış
               olduğunu iddia eden birkaç asi olsa da, dünyanın ileri gelen bilim adamlarının hemen hepsi kuantum
               mekaniğinin esaslarının Werner Heisenberg tarafından ortaya konulduğuna inanıyordu.
                    Heisenberg, 192ö'da  yazdığı bir makalede,  sonucunu  etkilemeden  bir fenomeni izlemenin
               imkânsız olduğunu matematiksel olarak ortaya koymuştu. Bunu kanıtlamak için bir bilim adamının bir
               subatomik partikülün konumunu ve hızını belirlemeye çalıştığını varsaymıştı.
                    Bunu yapmanın tek yolu o partikülü  bir  ışık dalgasıyla aydınlatmaktı. Sonra bilim adamı,  ışık
               dalgasındaki bozulmayı takip ederek, ışıkla aydınlatıldığında partikülün konumunu belirleyebilirdi. Ama
               deneyin istenmedik bir  sonucu da  oluyordu: Işık ve partikül kesişinceye kadar partikülün hızı
               bilinemeyeceği için partikülün hızı belirsiz bir şekilde değiştirilmiş oluyordu,
                    Heisenberg  bir partikülün hem konumunu hem de hızının aynı anda belirlenemeyeceğini ve
               böylece fiziksel dünyada her  zaman bir belirsizlik  olduğunu kanıtlamış  oldu. Heisenberg Newtoncu
               fizikçilerin her zaman  savunduğu mutlak ilkelere  karşı çıkmış ve dünyanın siyah beyaz  değil de,
               aslında gri olduğunu ileri sürmüştü. Onun savına göre, gerçek dünyada subatomik partiküllerin tam
               belirgin konumları olamazdı, ancak olası konumları olabilirdi. Yani, bir partikül, olasılık çerçevesinde
               belli bir yerde olsa bile aslında gözlemlenene kadar özellikle belli bir yerde de değildir.
                    Heisenberg  şunu ortaya  koyabildi: Gözlem sayesinde doğada gerçekte var olduğu haliyle bir




               Saklı Kütüphane                              56                                 www.e-kitap.us
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61