Page 58 - Olasılıksız
P. 58

olduğunu düşünmüyorum. Ama ya Determinizm? Peki ya Maxwell?''
                    James Clerk  Maxwell, Heisenberg'in felsefesinin büyük  büyük  babası olan, ondokuzuncu
               yüzyılda yaşamış en önemli fizikçilerden biriydi. Elektromanyetik dalgalar ve termodinamik veya  ısı
               hareketleri ile ilgili çalışmalarıyla adını duyurmuştu. En büyük bulgusu entropi veya  eşyayılım
               kanunuydu: Yani, ikisi de aynı  ısıda olana dek,  diğerine göre  daha  sıcak bir  varlıktan  ısının daha
               soğuk olana doğru akması.
                    Bu bilim adamı, sıcak bir bardak suya atılan bir buz küpünün soğukluğunu suya aktarmadığını,
               suyun sıcaklığının buza  çekildiğini göstermişti. Su,  buz eriyinceye kadar onu  ısıtacak ve  tüm sıvı
               termal bir dengeye ulaşacaktı. Heisenberg gibi Maxwell de mutlak kanunlara inanmıyordu. Gerçi
               kariyerinin ilk yıllarında bunları saptamaya çalıştı, ama son yıllarında da bunları yıkmaya çalışmıştı.
                    Bu alandaki en  büyük  başarısı, Termodinamiğin  İkinci Kanunu'nun bir  kanun olmadığını
               kanıtlamasıydı. Meşhur ikinci kanuna göre her sistemde, enerji bir alanda odaklanmadan, yayılarak
               dağılıyordu. Başlarda,  İkinci kanun, kayaların neden dağlardan yukarı yuvarlanmadığından tut da,
               tükenmiş pillerin neden yeniden şarj olmadığına kadar her şeyi açıklamak için kullanırdı. Çünkü her iki
               durumda da enerjinin spontane  bir  şekilde odaklanması gerekirdi; bu da ikinci kanunla  çelişiyordu.
               Enerji her zaman yayılır, bir sistem her zaman en dağınık haline gelir. Böylece ikinci kanuna Zaman
               Oku adı da verildi, çünkü gerçekten de zamanın akışını yönetiyordu.
                    Ama Maxwell, İkinci Kanun'un aslında mutlak olmadığını kanıtlayabildi. Bunu yapmak için de bir
               test tüpünde gaz olduğunu varsaydı.  İkinci Kanun'a göre bir sistemdeki  tüm enerjinin dağıldığı
               varsayıldığı için, gaz moleküllerinin tüm olası yerleri kaplayacak  şekilde yayılması beklenirdi. Buna
               göre de,  ısı, moleküllerin  durmaksızın gelişigüzel hareketi sonucu oluştuğundan, tüpün her yerinin
               aynı ısıda olması gerekirdi.
                    Maxwell sonra da moleküllerin hareket yönü ve hızının rastlantısal olduklarını söyleyerek, en hızlı
               hareket eden moleküllerin test tüpünün bir yerinde toplanabileceğine yönelik bir olasılık olduğunu ileri
               sürdü. Bu da ani bir  ısı artışına yol açardı; çünkü moleküllerin toplandığı yerde  spontane enerji
               konsantrasyonu olurdu.  Bu da enerjinin her zaman dağıldığı yönünde bir savı vurgulayan
               İkinci Kanun'a aykırı bir buluştu.
                    Maxwell böylece İkinci Kanun'un ancak büyük bir olasılıkta doğru olabileceğini, yani 'çoğu zaman
               doğru olabileceğini' kanıtlamış oldu. Böylelikle de fizik yasalarının büyük  bir çoğunluğunun, hiçbir
               zaman tamamen doğru olamayacağını kanıtlamış oldu.
                    "İnsanlar, Maxwell’in Termodinamiğin  İkinci Kanunu'nun mutlak değil de olası olduğunu ortaya
               koyuşunun şans diye bir şeyin varlığını kanıtladığını düşünürler," diye cevap verdi Tversky. "Ama bana
               kalırsa, gelişigüzellik. rastgele olma durumu, rastlantısallık görünüşte öyle, gerçekte böyle bir  şey
               yok."
                    Forsythe Tversky'nin bu cesur yorumunu duyunca kaşlarını kaldırdı. Adamın söylediğini anlamak
               bile mümkün değildi neredeyse. Gerçi ikisi de ne demek istediğini anlıyorlardı, ama Forsythe bunu
               söylemek, dile getirmek zorunda hissetti kendini.
                    "Yani sen elektronların hızlarının ve yönlerinin gelişigüzel olmadığına inanıyorsun, öyle mi?"
                    "Eğer Heisenberg'in teorisine gerçekten inanıyorsan, o zaman her şey mümkün," dedi Tversky.
               "O zaman da elektronların hareketlerinin rastgele olmama olasılığını da kabul etmeliyiz."
                    "Peki, elektron partiküllerinin hareketleri rastgele değilse, arkalarındaki güç ne?"
                    "Bunun bir önemi var mı?" diye sordu Tversky.
                    "Tabii ki var," dedi Forsythe elini sallayarak.
                    "Neden?"
                    Forsythe eski meslektaşına bakakalıp, ne diyeceğini bilemedi. "Ne demek neden?"
                    "Şunu demek istiyorum," dedi Tversky sandalyenin ucuna oturarak, "elektronların hareketinin ne
               tarafından yönetildiğinin, ne gibi bir önemi olabilir? Bu, atomun  şimdiye kadar bilinen en küçük




               Saklı Kütüphane                              58                                 www.e-kitap.us
   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63