Page 57 - Olasılıksız
P. 57

partikülün konumunu değil de, doğada gözlemlenen bir partikülün konumu belirlenebilirdi. Birçok bilim
               adamı bunu pek hoş karşılamadıysa da, Heisenberg'in olasılıklar evreni daha önce kabul görmüş (ve
               açıklanmamış) fizik denklemleriyle de kanıtlanıyordu.
                    Sonunda, 1927'de, fizikçiler bir araya gelerek Kopenhag Yorumu olarak adlandırılacak bir
               yorumda anlaştılar. Bu yorumda  Heisenberg'in teorileri destekleniyor ve  gözlemlenen fenomenlerin,
               gözlemlenmeyen fenomenlerden farklı fizik kurallarına tabi olduğu kabul ediliyordu. Bu, bir takım çok
               ilginç felsefi sorulara ön ayak olduğu gibi, bitim adamları hemen hemen her şeyin olası olduğunu da
               kabul etmek  zorunda kaldılar.  Çünkü, mutlaklarla değil de  olasılıklarla yönetilen bir  evrende bütün
               sonuçlar vardır.
                    Örneğin, bir partikül, olasılıklara göre bir bilim adamının laboratuvarında olabilir; ama başka bir
               olasılık da evrenin başka bir yerinde olduğudur. Böylece çağdaş kuantum fiziği doğdu. Gerçi çoğu kişi
               bunun nasıl olabileceğini anlayamıyordu, ama kimse Heisenberg'in ortaya koyduklarına karşıt bir tezi
               de savunamıyordu.
                    Yine de teoriyi herkes kabul etmemişti, özellikle de yürekten Newtoncu olan bilim adamları; çünkü
               onlar determinizme  inanıyordu. Onlara  göre evren değişmez kurallarla yönetiliyordu ve hiçbir  şey
               belirsiz değildi. Deterministler, her  şeyin bir nedeni olduğuna inanır, insanlar eğer 'gerçek' kuralları
               anlayabilse ve evrenin şimdiki durumunu kavrayabilse, bunların tahmin edilebileceğini savunurdu.
                    Forsythe tüm bunları aklından geçirirken, Tversky'nin ortaya koyduklarını sarsmanın en iyi yolunu
               arıyordu.
                    "Helsenberg'i kabul etmemek, determinizmi  desteklemek demektir," dedi Forsythe kelimelerini
               özenle seçerek- "Bunu mu savunuyorsun?"
                    "Belki de öyle. Bana kalırsa determinizm hâlâ tamamen çürütülebilmiş değil."
                    "Peki ya Charles Darwin?"
                    Tversky determinizme ilk karşı çıkanlardan biri olan Charles Darwin'in ismini duyunca gözlerini
               çevirdi. Heisenberg'in Belirsizlik  İlkesi determinizme  karşı geliştirilmiş hem en soyut, hem de son
               darbe veya teoriydi, ama Darwin'in evrim teorisi bu teoriye indirilen en büyük ve en kolay anlaşılabilir
               darbelerden biriydi.
                    Darwin Türlerin Kökeni'ni yazdığında, felsefecilere ve fizikçilere, yüce  bir güç tarafından
               geliştirilmiş bir dünya değil de,  sayısız belirsiz mutasyon sayesinde milyonlarca yıl boyunca  evrim
               geçirmiş bir dünya olduğu görüşünü sundu. Bu eser 1859 yılında yayımlandığından beri,
               Yaradılışçılık'ı reddederek evrimi  kabul eden herkes, ayrıca yazgı, kader gibi belirli değişmezler
               olduğunu da reddetmişti ve determinizmi de reddetmek durumundaydı.
                    "Yani şimdi evrime de mi karşı çıkıyorsun? Lütfen bana Yaradılışçı olduğunu söyleme."
                    Tversky bir kez daha dişlerini sıktı cevap vermeden; Forsythe ise sadece gülümsedi. Pembe
               dünyalarında yaşayan meslektaşlarını sinir etmek, entelektüel  bir  sohbetten bile  daha  zevkliydi
               Forsythe için. Tversky'ye Yaradılışçı damgası vurmanın ancak komik bir  yorum  olabileceğinin
               farkındaydı, ama o da bu yüzden eğleniyordu işte. Belli ki Tversky eğlenmiyordu, çünkü monoton bir
               ses tonuyla ders verir gibi konuşmaya başladı.
                    "Tabii ki evrime inanıyorum. Ama, Darwin'in evrimin ve doğal seçilimin rastlantısal mutasyonun
               bir sonucu olarak ortaya çıktığı savı daha kanıtlanamadı. Çağdaş bilimle, mutasyonun daha neden
               gerçekleştiğini bulamadık diye, fenomenin rastgele veya rastlantısal olduğunu söyleyemeyiz. Şu anda
               anlaşılamayan bir fenomen bize rastlantısal gibi gelebilir."
                    "İnsan genetik yapısında 3.2 milyonu aşkın nükleotid baz vardır. Bunların arasında, belli bir ortam
               içinde bir insanın fiziksel özelliklerini  amaçlı bir  şekilde yeniden programlayan kimyasal yapılar
               olmadığı ne malum? Örneğin, tropik iklimlerde derinin koyulaşması veya rüzgârlı yörelerde elmacık
               kemiklerinin yükselmesi gibi."
                    Forsythe elini kaldırdı. "Tamam, ne demek istediğini anladım. Sözümü geri aldım, Yaradılışçı





               Saklı Kütüphane                              57                                 www.e-kitap.us
   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62