Page 177 - Basitliğin Kirli Kültürü
P. 177
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR) 175
neğin Lamarck’a göre zürafalar ceylanlardan türemişlerdi, yüksek
ağaçların yapraklarını yemek için çabalarken nesilden nesile bo-
yunları uzamıştı.
Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin Türlerin Kökeni
adlı kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zamanla
l
balinalara dönüştüğünü iddia etmişti. (Char es Dar win, The Ori gin of
l
Spe ci es: A Fac si mi e of the First Edi ti on, Har vard Uni ver sity Press, 1964,
s. 184)
Ama Mendel’in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bilimiy-
le kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki ne-
sillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal se-
leksiyon “tek başına” ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma
olarak kalmış oluyordu.
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930’la-
rın sonlarında, “Modern Sentetik Teori”yi ya da daha yaygın ismiyle
neo-Darwinizm’i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal seleksiyo-
nun yanına “faydalı değişiklik sebebi” olarak mutasyonları, yani can-
lıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kopyalama hata-
ları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.
Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağ-
men, Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm’dir. Teori,
yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak,
göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının “mutasyon-
lara”, yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluş-
tuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bi-
limsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine
her zaman için canlılara zarar verirler.