Page 151 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 151
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
bir sorumluluk olarak buna kayıtsız kalmayacaklarının bilincindedirler. Ya da
sıradan bir rahatsızlıklarını, adeta ölümcül bir hastalığın belirtisiymiş gibi gündeme
getirdiklerinde, karşılarındaki insanların bunun aksini iddia etmeyeceklerinin şuu-
rundadırlar.
İşte bu durumu kullanarak, 'maddi manevi her açıdan kendilerine en abartılı
şekilde baktırmaya' ve bir yandan da bu yolla, 'Müslümanların hem maddi imkan-
larını hem de vakitlerini ve enerjilerini tüketmeye' çalışırlar. Ayrıca diğer bir amaçları
da, 'Müslümanlar arasında kendilerini mümkün olduğunca yormamak, istedikleri
gibi dinlenebilmek ve kendi sinsi faaliyetlerine istedikleri gibi vakit ayırabilmek'tir.
Bu doğrultuda çeşitli uyanıklıklarla, yalan ve samimiyetsizliklerle, hiçbir işe karışmayıp
her istediklerini yapılmasını ve kendilerine en iyi şekilde bakılmasını sağlamaya çalı-
şırlar. Şikayetlerinin ve bahanelerinin ispatlanamaz mahiyette olmasını kullanarak,
sürekli olarak Müslümanlardan maddi manevi birşeyler isterler.
İncil'de yer alan bir bölümde münafıkların bu samimiyetsiz ve şeytani ahlakı
şöyle haber verilmiştir:
Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: "... Size söylediklerinin
tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü
söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar. Ağır ve taşınması güç yükleri bağ-
layıp başkalarının sırtına yüklerler, kendileriyse bu yükleri taşımak için
parmaklarını bile oynatmak istemezler. Yaptıklarının tümünü gösteriş için
yaparlar..." (Matta, 23:1-5)
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, 'ağır ve taşınması güç yükleri bağlayıp
başkalarının sırtına yüklemek' münafıkların önemli bir özelliğidir. İncil'deki bu mü-
nafık tarifi, münafıkların ne kadar alçak ve ahlaksız olduklarını çok açık bir şekilde
anlatmaktadır.
Münafıklar 'çok alçak, çıkarcı ve fırsatçı' insanlardır. Yüzlerinde en ufak bir
utanma sıkılma alameti dahi oluşmadan, Müslümanlara her türlü işlerini yaptırmaya
çalışırlar. Kendileri bu yükleri taşımak için parmaklarını bile oynatmazken, en ağır ve
taşınması güç yükleri Müslümanların sırtına yüklemek isterler. Örneğin birşey taşı-
nacaksa, "şunu getirir misin?" derler. Hiçbir mazeretleri olmadığı halde 'sırf kendilerini
yormamak, rahatlarını kaçırmamak için', kendi işlerini başkasına yaptırmak isterler.
Bu kadarcık küçük bir adiliği, ufacık bir ahlaksızlığı bile kendi sahtekar kafalarınca
kar bilirler. "Niye sen getirmiyorsun?" diye sorulursa, o zaman da "İşte bir rahatsız-
lığım var da ondan" ya da "Ayak bileğim ağrıyor da o yüzden" gibi yalanlar uydururlar.
Oysaki çok açıktır ki aynı kişiye, küfürden önem ve değer verdiği insanlar her-
hangi bir talepte bulunsalar, ne ayak bileğinin ağrısından bahseder ne de başka bir
hastalığından. Hatta onlar kendisinden hiçbir talepte bulunmasalar bile, münafığın
149