Page 156 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 156
M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI
engelliyor" gibi, aslında hiçbir gerçeklik payı olmayan yalanlarla huzursuzluk çıkar-
maya çalışır. Bu bahanelerin ardından, hem ilgili kişilerin faaliyetlerini engelleyerek
onlara rahatsızlık vermek, hem de 'bu yolla sözde üzerinde oluşan rahatsızlığın gi-
derilmesini sağlayacak yeni imkanlar elde edebilmeyi' umar. Yalanlarının ve ah-
laksızlığının ardı arkası kesilmez. Ertesi gün de 'bir eşyasının kırıldığını, yenisine
ihtiyacı olduğunu; sonraki gün sözde hiç kıyafetinin olmadığını; bir başka gün
sağlığı için yemesi gereken özel malzemeler alınması, diğer bir gün ise makyaj
malzemelerinin yenilenmesi gerektiğini' söyler.
Bunların hepsi, tam istediği şekilde, en kalitelisiyle, en özenli şekilde kendisine
sunulduğunda ise, münafık yine 'çirkin ve nankör bir ahlak' sergiler. Mutlaka her
bir detayda ciddi şekilde sorun çıkarır. Ya alınanları beğenmez ya yanlış alındığını
iddia eder ya da kendi ısmarladığının tıpatıp aynısı kendisine alınmış olsa bile,
'ondan istemediğini aslında başka birşey istemiş olduğunu' iddia eder.
Gösterdiği bu samimiyetsiz, şükretmesini, mutlu olmasını bilmeyen, münase-
betsiz ve nankör ahlaka rağmen, Müslümanlar tüm istediklerini tekrar tekrar yerine
getirseler de, münafıkta yine de bir ferahlama ve durulma olmaz. Müslümanların
özel emek vererek, vakit ayırarak, Allah rızası için yorularak ona ulaştırdıkları ni-
metlerin kıymetini hiç bilmez. Dahası özensiz bir şekilde kullandığı tüm bu nimet-
leri, birkaç gün ya da birkaç hafta sonra ya 'ihtiyacı olmadığını' söyleyerek bir
kenara atar ya da bir yerde unutur gider. Bir süre sonra da, yine başka bahaneler
öne sürerek bunların yenilerinin alınmasını ister.
Amacı 'Müslümanları yormak, rahatsız etmek, kendisiyle meşgul ederek daha
faydalı işlere harcayacakları enerjilerini ve vakitlerini' çalmaktır. Onları mümkün
olduğunca 'masrafa sokarak maddi imkanlarını tüketmeye çalışmak'tır. Bunu ne
kadar çok yaparsa, maddi manevi Müslümanları ne kadar yorarsa, o kadar kazançlı
çıkacağını sanır. Müslümanların samimi vicdanları nedeniyle reddetmeyecekleri
hayati ve insani bahaneleri kullanarak bu oyununu sürdürür.
Münafık kendince çok şeytani ve sinsi bir eğlence yöntemi bulduğuna inanır.
Ve bunun da tamamen kendi lehinde bir durum olduğunu zanneder. Oysaki yaptığı
her sinsi oyun, her şeytani eylem münafığın aleyhine müminin ise lehine olur.
Müslümanlara ne kadar çok ayak bağı olur, onlara ne kadar çok iş çıkartır, onları ne
kadar çok masrafa sokarsa, münafığın dünyada üstüne çökecek belanın misli de o
kadar artar. Müslümanlara ne kadar çok zorluk çıkarırsa, cehennemi de o kadar
genişler, çekeceği azabın şiddeti de o kadar artar. Münafığa karşı verdikleri vicdani
ve akılcı mücadele sebebiyle, Müslümanların dünyada karşılaşacakları nimetler de,
cennetteki makamları da sürekli olarak genişler. İşte bu da münafığın bilmediği çok
önemli bir sırdır.
154