Page 159 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 159

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                 olduğunu çok iyi bilmektedir. Böyle bir sahtekarlık yaptığında, oyun olduğundan
                 şüphelenseler bile, üzerlerinde vicdani bir sorumluluk hissedecekleri için, ona
                 mutlaka istediği gibi bir ayakkabının alınacağını baştan hesaplamıştır. Nitekim

                 istediği sonucu elde ettiğinde ise, "Niye zahmet ettiniz, hiç gerek yoktu, ben siz-
                 den almanızı istememiştim ki" gibi bir sözle, oyununu tamamlar.

                     İşte bu küçük oyun bile münafık için adeta 'şeytani bir gıda' gibidir. Allah'a ve
                 Müslümanlara karşı dürüst olmamak, onlara yalan söylemiş olmak münafığı çok
                 heyecanlandırır. Zayıf aklıyla kendince Müslümanları kandırabildiğini ve sinsi

                 oyunlarla yönlendirebildiğini sanması, onun kendine duyduğu şeytani güveni artırır.
                 "Bunu bir kere yapabiliyorsam, sürekli olarak yapabilirim" diye düşünerek, oyna-

                 yabileceği yeni sinsi oyunlar için daha da heyecanlanır.
                     Küçük büyük, önemli önemsiz hemen her konuda gayrimeşru yöntemlerle
                 çıkar elde edebilmek münafığın hayat şeklidir. Ancak tüm bunları yaparken fark

                 edilemediğini sanması, münafığın akılsızlığının çok açık bir göstergesidir. Şeytani
                 zekasıyla Müslümanları yenebileceğini, onlara üstün gelebileceğini düşünen münafık
                 ahmakça bir yanılgı içerisindedir. Allah Müslümanlara imanları dolayısıyla 'keskin

                 bir akıl' ve münafıkları teşhis edebilme konusunda da 'üstün bir yetenek' vermiştir.
                 Bu teşhis kabiliyeti ile, Müslümanlar münafığın sadece küçük birkaç oyunundan
                 bile, karaktersizliğini ve samimiyetsizliğini kolaylıkla anlarlar. Anlaşılmadığını

                 sanan münafık sinsi faaliyetlerine devam ederken, aslında Müslümanlar onların
                 attığı her adımı dikkatle izlemekte ve teyakkuzda olmaları gereken bu insanlara

                 karşı her türlü akılcı tedbiri alarak ilerlemektedirler.



                     MÜNAFIK KEND NE ÇOK T T Z, PEYGAMBER (SAV)’E VE

                     MÜSLÜMANLARA KARŞI  SE ÇOK ÖZENS ZD R

                     Münafığın en önemli özelliklerinden biri, önceki bölümlerde de detaylarıyla
                 anlatıldığı gibi 'kendisine olan düşkünlüğü'dür. Dünyada karşılaşabileceği en güzel
                 ahlaklı, en vicdanlı kimseler olan Müslümanlara karşı bile sevgi duyamayan bir

                 varlık olan münafığın, hayatında gerçek anlamda sevgi duyduğu hiç kimse yoktur.
                 Kendi ailesi, annesi babası, kardeşleri, eşi ya da çocukları bile onun için dünya ha-
                 yatında arzuladığı menfaatlere ulaşmak için yararlandığı araçlardan ibarettir. Kendisi

                 ile ailesindeki bu insanlar arasında bir seçim yapması gerektiğinde, hiç düşünmeden
                 daima kendi konforunu, kendi mutluluğunu ve rahatlığını seçer. İşte bu bakış

                 açısıyla hareket eden münafık için, kendisinden daha önemli, daha değerli hiç
                 kimse yoktur. Ruhunda sevginin yerini, egoistlik, haset, kin, öfke, çıkarcılık, rekabet,






                                                                                                             157
   154   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164