Page 161 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 161

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)





                 göstermez. Oysa Müslümanlar için, Allah'ın Peygamberleri, elçileri ve takva sahibi
                 Müslümanlar, 'kendilerinden çok daha evla ve çok daha değerlidir'ler. Kuran'da
                 Müslümanların Allah'ın elçilerini el üstünde tutan bir ahlak gösterdikleri şöyle bildi-

                 rilmiştir:
                     Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır... (Ahzab Suresi, 6)

                     Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) döneminde de, münafıklar yine bu özel-
                 likleriyle dikkat çekiyorlardı. Kendileri için her şeyin en iyisini isterken, Peygam-

                 berimiz (sav) söz konusu olduğunda umursuzlukları, nezaketsizlikleri ve ilgisiz-
                 likleriyle dikkat çekiyorlardı. Oysa ayette de bildirildiği gibi, Peygamberimiz (sav)'e
                 Allah rızası için çok derin bir sevgi duyan ve onu her zaman en önde tutan, canların-

                 dan, mallarından çok daha önemli gören Müslümanlar için Peygamberimiz (sav)
                 çok yüksek bir değere sahipti. Kendi yemelerinden önce, en güzel yiyeceklerin Pey-

                 gamberimiz (sav)'e sunulmasını; kendi uykularından önce Peygamberimiz (sav)'in
                 en iyi şekilde dinlenmesini; kendi rahatlarından önce Peygamberimiz (sav)'in kon-
                 forunu; kendi güvenliklerinden önce Peygamberimiz (sav) için en güvenli şartların

                 oluşturulmasını sağlarlardı.
                     İman edenlerin Resulullah (sav)'e olan bu üstün sevgileri ve derin bağlılıklarının

                 yanında, 'münafıkların karaktersizlikleri, egoist ahlakları ve alçaklıkları' ciddi
                 şekilde dikkat çekiyordu. İşte münafıkların bu çirkin ahlak anlayışlarının bir örneği
                 de, Peygamberimiz (sav) ile birlikte Tebük Seferi'ne katılmaktan kaçmak isteyen mü-

                 nafıkların tavırlarında ortaya çıkmıştır. Kendi düşük akıllarınca Resulullah (sav)'e
                 muhalefet ederek savaşa çıkmayacaklarını söyleyen bu kişiler, yaptıkları samimiyetsiz
                 konuşmalarla sözde kendilerini haklı göstermeye çalışmışlardır:

                     Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına se-
                     vindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin görerek:
                     "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. (Tevbe Suresi, 81)

                     Havanın sıcak olmasını bahane göstererek "Bu sıcakta savaşa çıkmayın" diyen

                 münafıklar, aslında bu sözleriyle ahlaksızlıklarını bir kez daha ispatlamışlardır. Dö-
                 nemin münafıkları sıcak havada yalnızca kendi rahatlarını korumayı önemli görürken,
                 hayatı korunması gereken binlerce kadının, çocuğun, yaşlının, mazlumun canını ise

                 hiçe saymışlardır. Büyük bir bencillikle sadece kendi keyiflerini ve rahatlarını önem-
                 semiş ve “Bu sıcakta savaşa mı çıkılır?” demişlerdir. Açıktır ki, mazlumların ve Müs-

                 lümanların baskı altında tutulmaları, hayatlarının tehlikede olması ve Müslümanların
                 savunulmaması durumunda belki de yüzlerce şehit verilecek, evlerin yıkılıp yok edi-
                 lecek olması, kadınların, yaşlıların, çocukların korunmaya muhtaç olmaları münafıklar

                 için hiç önemli değildir. Onlar için önemli olan, sadece kendilerini ve şeytani çıkar-
                 larını koruyabilmektir.



                                                                                                             159
   156   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166