Page 165 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 165

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)




                     İşte bu nedenle Kuran ahlakına uygun yaşamalarına yönelik bir davet yapıldı-
                 ğında, münafıklar bunu duymak bile istemezler. Agresif, kavgacı, asi tavırlar sergileyip,
                 bağırıp çağırarak, iftira atarak, yalanlayarak ve pis bakışlarla Müslümanların hatır-

                 latmalarını kesip durdurmaya çalışırlar.



                     MÜNAFIK KEND S NE ÖĞÜT VER LD Ğ NDE,

                     YALAN VE  FT RA DOLU SUÇLAMALARLA KARŞI ATAĞA GEÇER

                     Öğüt almak, eleştirilmek, iyiden, doğrudan, daha güzel olandan yana bir
                 tavsiye duymak, münafığın en hoşlanmadığı ve nefsine en ağır gelen durumlardan

                 biridir. Bunu bir de kendisine içten içe büyük bir kin, öfke ve nefret duyduğu insanlar
                 olan Müslümanlar yapacak olursa, bu durumda münafık deliye döner. Delice ve

                 kontrolsüz bir savunma içgüdüsüyle, kendisini haklı çıkarıp kusursuz gösterebilmek
                 için aklına gelen her yola başvurur. Var olduğunu zannettiği sahte itibarını, 'herkesten
                 üstün ve mükemmel olduğu imajını korumak' ve 'büyüklük iddiasına herhangi

                 bir zarar gelmesini önlemek' için delice kendini savunmaya başlar. 'Yalan söylemek,
                 iftira atmak, karşı tarafı haksız çıkarmaya çalışmak, Kuran ayetleri hakkında

                 sapkın yorumlarda bulunmak, züppe ve küstah üsluplarla üste çıkmaya çalışmak,
                 ağlayarak haksızlığa uğradığı, mağdur olduğu imajını vermeye çalışmak, bağırarak
                 karşı tarafın konuşmasını engellemeye ve tehditkar bir hava estirmeye çalışmak'

                 münafığın yaptığı karşı atakların sadece çok az bir kısmıdır. Allah Kuran'da, Müslü-
                 manların ve Allah'ın dinini anlatmakla görevli elçilerinin çağrıları karşısında, mü-

                 nafıkların bu mübarek şahısları 'öldürmeyi dahi göze alacak kadar gözlerinin dönüp
                 saldırganlaştıklarını' da haber vermiştir:

                     ... Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı birşeyle gelse, büyüklük
                     taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?"
                     (Bakara Suresi, 87)

                     Allah ayette nefisleriyle çatışan; hatalarını ortaya koyan, yanlışlarını deşifre eden
                 konuşmalar yapıldığında, münafıkların gözü dönmüş bir azgınlıkla saldırganlaştık-

                 larını ve 'öldürmeye varacak kadar delice bir kinin tüm vücutlarını kapladığını'
                 bildirmektedir.

                     Ayetin açıklaması, münafıkların 'ruhundaki büyüklük hissinin ne kadar şiddetli
                 bir delilik haline geldiğini' anlamak açısından çok önemlidir: "Demek size ne zaman

                 bir elçi", yani 'size güzel ahlakı anlatan bir tebliğci', "nefsinizin hoşlanmayacağı
                 birşeyle gelse", yani 'sizin yanlış, kötü yönlerinizi eleştiren bir üslubu olsa, sizdeki
                 bir hatayı gidermek istese', "büyüklük taslayarak", yani 'enaniyet krizine girerek'

                 "bir kısmınız onu yalanlayacaksınız". İşte münafık da ayette belirtildiği gibi, tebliği




                                                                                                             163
   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170