Page 169 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 169

ad nan o k t ar (haru n  y ahy a)






                 aşağılamaya çalışmak'tır. Bunun sonucunda, hem kendi üstünlüğünü iyice hisset-
                 tirebileceğini hem de kendince Müslümanların ne kadar zayıf ve güçsüz olduğunu
                 vurgulayarak morallerini bozabileceğini sanır. Böylece kendi zayıf aklınca onlara

                 çok önemli bir telkin verdiğini; ve onları kendisinin 'olmazsa olmaz', 'asla vazge-
                 çilemeyecek', 'eşi benzeri olmayan yetenekte', 'çok önemli ve nadir rastlanacak

                 kadar özel bir insan' olduğuna inandırabileceğini düşünür. Dolayısıyla ne kadar
                 ahlaksızlık, adilik, alçaklık ve anormallik yaparsa yapsın, Müslümanların ken-
                 dilerini ona muhtaç konumda hissedeceklerini ve yaptıklarını göz ardı edebile-

                 ceklerini zanneder.
                     İşte bu amaçla münafıklar, hemen her fırsatta Müslümanları eleştirirler. Günlük

                 hayatın her aşamasında bir bahane bularak, 'birilerinin yaptığı yanlışları, eksiklikleri
                 dile getirerek onların sözde hem ahlaken ve kişilik olarak hem de kültür, bilgi ve
                 kalite açısından ne kadar kusurlu insanlar olduklarını' vurgulamaya çalışırlar.

                 Ancak elbette ki bu söylemleri hep yalan ve iftiraya dayalıdır. Çünkü karşılarındaki
                 Müslümanlar Allah'tan korkan ve vicdanlarını kullanan insanlardır. Gün boyunca
                 her tavırlarında en iyisini yapmayı hedefleyen ve daha da önemlisi bir hata yapsalar

                 bile bunu temelde iyi niyetle, istemeden ve kasıt gözetmeden yapan kimselerdir.
                 Ancak münafıklar bunları kasten, 'bire bin katarak, ekleme yalanlarla süsleyip
                 destekleyerek ve bilinçli olarak kötülük olsun diye yapılmış tavırlarmış gibi' dile

                 getirirler.
                     Ve tüm bunları yaparken kullandıkları 'doğru-yanlış ölçüleri' ise, tümüyle yine

                 Kuran'dan ve Müslümanlardan öğrendikleri bilgilerdir. Bu değerlere kendileri hiçbir
                 şekilde inanmadıkları ve gösteriş yapmak dışında bunları samimi bir şekilde uygu-
                 lamadıkları halde, sırf Müslümanları eleştirebilecek bir malzeme olması için bunları

                 kullanırlar. Yoksa kendileri 'ne güzel ahlakı ne görgü ve kaliteyi ne de örnek bir
                 kişiliğin nasıl olduğunu' bilebilecek akla ve vicdana sahip olmayan insanlardır.

                 Dahası samimi olmadıkları için, kendilerince, çevrelerindeki insanları küçük gör-
                 düklerini vurgulamak için yaptıkları bu eleştirilerin ufacık bir kısmını bile kendi
                 üzerlerine alıp düşünmezler. Kendilerini herkesten üstün görürler. Her türlü kusur

                 ve hatadan müstağni olduklarını düşünür ve akıllarını herkesten çok beğenirler. Bu
                 nedenle de eleştirilebilecek bir yanlarının olmadığına inanarak, kendilerince baş-
                 kalarına ahkam keserler. Kuran'da 'başkalarını eleştirip durdukları halde, kendileri

                 bu doğru olduğunu bildikleri şeyleri uygulamayan insanlar'ın durumu şöyle an-
                 latılmıştır:

                     Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz Kitab'ı
                     okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara Suresi, 44)





                                                                                                             167
   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174